30 Aralık 2015 Çarşamba

Mülahazalar

( Mülahazalar – İlkay Coşkun )

vatan
dertlerle
dertlenenlerin
yaşadıkları yerdir
vatan
bir ağaçtır
bir şemsiyedir
vatan
v
a
t
a
n

başkasının parasıyla
zenginlik pozlarına
giren insanın akıbeti
bütün menfaatleri
elinden alınmış
sözde devrimci
görüntüde çapsız
adama benzer

öğretmen dediğin
özgürlükçü ve tevazu
sahibi olmalı
darbe artıkları gibi
dayakçı gaddar
olmamalı

gençlik dönemine
kadar düzene girmeye
çalışan insanoğlu
devamında yaşlılık
yolcuğunda dağılıyor

“takiyye” kelimesi, anlayışı
hiç bu kadar ihya olmamıştı
kendi fikriyatına canhıraş
reddiyede bulunmanın da
takiyyenin bir türü
olduğunu gördük

barış zamanlarında
ihanet değer gibi satılır
hainler her yerdedir
savaş ve zor zamanlarında
kahramanlık ve kahramanlar
kıymetlidir ön saflardadır

suç işlemedeki mahirlik
yakalanma durumunda
sorguda verilen ifadelerin
paralelliği ile ölçülür

15 Temmuz sonrası
bir kez daha gördük ki
devlet içerisinde
yükselebilmekten ziyade
kimin referansıyla
kimin gücüyle bir yerlere
gelindiğinin daha önemli
olduğunu gördük

15 Temmuz darbe girişimi
sonrası birçok çevrenin
birlik ve beraberlik görüntüsü
bir arınmayı beraberinde getirdi
ama içlerinde bazılarının kendilerini
kamufle etme, takiyye yapma
zarar görmeme alicengizliğini de
göz ardı etmememiz gerekiyor

diyanet işleri başkanlığımız
dini konularda yanlışa sapmaları
her şey bittikten sonra değil de
cemaatlerdeki, tarikatlardaki
kısacası toplumdaki yanlışları
doğru istikamete davet etmeli
ilerde gelebilecek
fetö benzeri sapkınlıklara
büyümeden dur diyebilmeli

küçük şeytanların
'fadime şahin' gibi
oyunları olursa
büyük şeytanın
işid, fetö vs.
oyunlarının olduğuna
inanmamız gerekiyor

tek nesil üzerindeki büyüme
sağlıklı olmayabilir
hormonal olabilir
en az 2-3 nesle, uzun yıllara yayılan
ilerleme, hata yapma ve
ders alma aşamalarındaki
zenginlikte, medenilikte, olgunlukta
daha sağlam olacaktır

millet ile bürokrasi arasındaki fark
millet ihtiyaç olduğu zaman
meydanlara iner
bürokrasi ise
üst makam talep ettiği zaman

bazen düşmanının
küçük zaferler kazanmasına
fırsatlar verirsin, yem atarsın
zafer sarhoşluğuyla
daha büyük hatalar
yapmasını beklersin
başka bir zamanda daha büyük
belaları defetmek için
küçük kayıpları göze alırsın

askeri veya sivil
üst görevlere geleceklerin
eşlerinin, anne babalarının
uygunluğuna bakan devletimiz
daha çok makama gelenlerin
eş ve ailelerini eğiterek
göreve getirdiği insanın
yanlış sapmalarını engelleyebilmeli
darbeye karşı duruş ve
vatan sevgisi yönlerine
daha çok bakmalı

her zihniyet içerisinde
az veya çok kafa tasçı
anlayış var
önemli olan
sesleri çok çıkan bunların
seslerini azaltmak
ve yok etmektir

devlet içerisinde
hangi fikriyatta olursa olsun
makam, imkan ve nemalanmak
isteyen insanların ortak ve
benzer tarafları o kadar çok ki
senin veya benim tarafında
gözükmelerinin çok ehemmiyeti yok
her halükarda ödülü alanlar
genelde bunlar oluyor

merkezde işe başlayıp
merkezde emekli olacak olanlar
hülle yöntemiyle kadro
makam sahibi olanlar
kendilerini vazgeçilmez addedenler
her iktidarda dümenini döndürenler
bizi sadece taşraya ve taşranın
taşrasına layık görenler
a-b-c parti, cemaat
tarikat hiç fark etmez
isterse aynı zihniyette olalım
bunlara hakkımı helal etmiyorum

sıradan bir devlet memuru
olduğum halde
etkin ve yetkin olduğum
zaman zaman zannedilmiştir
“kim takar Yalova kaymakamını”
misali, kim dikkate alır beni dediğim
zamanlar çok olmuştur

bir işi alan için
taşeronun para kazanıp
kazanmaması çok önemli değildir
işin yapılıp yapılmaması
önemlidir sadece
sonuca göre taşeron
her zaman değişebilir

15 Temmuz darbe teşebbüsü
milletimizin birlik ve beraberlik
ruhunu hem kuvvetlendirmiş
hemde Ohal ile beraber
onlarca yılda halletmemizin
zor olduğu
iç ve dış güvenlik konseptimizdeki
açıkları kısa sürede kapatmamıza
imkan sağlamıştır

birçok sorunun
bertaraf edilmesinde
necip milletimizin
feraseti yanında
ehli sünnet anlayışının
sağlamlığı önemli bir
panzehir görevi
yapmaktadır

darbe girişiminden sonra
takiye yapanların dışında
meydanlarda hiç gözükmeyen
ağızlarını bıçak açmayan
hala yediğiyle içtiğiyle ve
selfisiyle meşgul olan bir zümre var
ya marsta yaşıyor bunlar
yada Fransızlar
hiç bir şey olmamış hallerindeler
aynı iyi gün dostu gibiler

iktidar yada muhalefete
kafadan kötü demeyelim
ülkesinin ve milletinin
tarafında olan bir insanın
iktidar veya muhalefet partili
olmasında ne mahzur olabilir ki?
dengeler açısından
bazen partilere dağılmış güç
bir araya geldiğinde süper güç olur
tarafın en büyük kısmını iktidarın
devamını muhalefetin oluşturması
o kadar da önemli değildir

nasıl ki
sınav sorularının cevapları
önceden verilince
sınavın ehemmiyeti kalmaz
nasıl ki
gökyüzünde Allah ve Peygamber yazsa
dünya imtihanının anlamı yok gibidir
aynen bunun gibi
ihanet ifşa olduktan sonra
imana geldim demek
“son pişmanlık fayda vermez”
hükmündedir

dikkat edin
Camilerdeki değişikliklere
hep insan rahatına yönelik
kalorifer, merkezi sistem ezan
tabure ve başkaca konforlar
akıllı telefonlar ve öncesinde
casio marka saat alarmları
girdi gireli ahengimiz bozuldu
ama çocukluğumdan beri
toru topu hep iki sıra saflar
hiç değişmedi

nasıl ki
mekruh şüphesi olan
şeylerden sakınırsın
olası günahı kazanmamak için
devletimizin bekası için
bazen yaşın yanında kurunun da
yanmasını göze alacaksın ki
şüpheli durumu tamamen
ortadan kaldıracaksın
vatanın selameti için
padişah çocuklarının öldürülmesine
birazda bu cepheden bakalım

Tayyip Erdoğan ve
Ak Parti düşmanlığından
gözleri dönmüş
vatan millet sevgisini
tamamen kalplerinden çıkarmış
ne kadarda “bizde darbeye karşıyız”
deseler de
ağızlarında hep bir bakla olan
darbeci, fetöcü kafalı
o kadar çok insan var ki
şimdilerde biraz susuyorlar sadece

kim olursan ol
(general mesela)
neci olursan ol
(cemaatçi mesela)
vatan millet insan ve
müslüman sevgisini
kalbinden çıkarmışsan
gerisi boş

malum çevreler yine
darbe kalkışmasına
mizansen diyecekler
başkanlığı kuvvetlendirici
ön hazırlık diyecekler
hatta ve hatta
hükümet kendi kendine
yaptı diyecekler
ve utanmadan darbelere
karşıyız diyecekler

elbette ki insanların
partileri, tarafları veya
tarafsızlıkları olabilir
ama Ak Parti, MHP
veya CHP karşıtlığı
vatan millet sevgisinden ve
şuurundan alıkoyuyorsa
birçok değerin önündeyse
o insanlardan korkmamız gerekir

birlik ve beraberlik içerisinde
olunması gereken bir zamanda
ama- fakat-lakin içeren
cümleler kurmak
darbeye muhatap olan
hükümetimize, cumhurbaşkanımıza
ve milletimize eleştiriler getirmek
hainliklere gerekçeler üretmek
hain sempatizanlığı
yapmakla eş değerdir

nasıl ki çıplaklıkta
sınır tanımayanların halleri
başı açık olanların
günahı değilse
din üzerine yaşayan
başı kapalı olanları da
eteğiyle başını kapatanlar
yani kapalı çıplaklar
ilgilendirmez

bazen yanlışlarda tutar insanı
ya körü körüne inanmışsındır
ya bırakmaya mecalin yoktur
ya menfaatin icabıdır
ya da ayrılmayı beceremezsin

küçük gayretleri
hafife almamak gerekir
domino etkisi yapan hep
bu ilk başlangıçlardır
ilk harekete geçen
isim babasıdır
aynı zamanda

suçu kim işlerse işlesin
mücadele yapılsın ama
nasıl ki üç Türk yanlış yaptı diye
biz Türkler kötü olmuyorsak
üç Suriyeli, üç Azeri
üç Müslüman vs. yanlış yaptı diye
bunlarda kötü olmazlar

yaşananlar, bakış açılarına göre
farklılık gösterebilir
Anadolu’da kadınların, sokakta erkeklerin
önünden geçmemesi geleneğini
kimileri kadınlara yapılan
ikinci sınıf muamelesi olarak görür
kimisi de muhtemel kötü erkek bakışlarından
kadınları korumak olarak görür
aynen bunun gibi zor durumda ki
fakir çarşaflı kadına bakış açısı ile
ileri teknolojik ortamda çalışan çarşaflı
kadına bakış açısında olduğu gibi

ülkemizde olan gerek bir takım
Suriyelinin dahil olduğu
bazı adli vakaları örnek göstererek
gerekse mültecilerin genelini ima ederek
ülkelerinden kaçtıklarını
hatta sattıklarını
kendi vatanlarının haini olduklarını
hatta Türkmen kardeşlerimizi
iftiralarını destekleyen
bir unsur olarak kullanmalarını
büyük vicdansızlık olarak görüyorum

üç milyon Suriyeliden
ne kadarı vatandaşımız olur
ne kadarı geri döner
az buçuk hesabı yapılmıştır ve
gerekli şartlar ortaya konmuştur
bu şartlar dahilinde
vatandaşlığa alınacak olanlara
karşı duruşta bulunmanın alemi ne?
yapay sınırlar yıkılmaya mahkumken
gönüllerde sınır olmaması güzel değil mi?
ayrıca Bulgaristan Türklerinin
göçü sonrası yapılan eleştirilere
çok benziyor bu durum

Suriye’de uzunca bir süredir
başlarına bomba yağan ve
bir sürede yağması muhtemel
Suriyeli dindaşlarımızın
Ülkemizde olmaları bize
ne kazandırıyor ne kaybettiriyor
türünden kar zarar hesabı yapmak
doğru olmaz ama
vicdanımızı rahatlattıkları
ülkemizin bereketini artırdıkları
yakın gelecekte ekonomimize
ciddi katkılar sağlayacakları kesin

yaraya ilk müdahalen sonra
iyileşme sürecinde pansuman yaparsın
konforun bir süreliğine bozulsa da
yara mikrop kapmasın diye
elinden geleni yaparsın
aynen bu mantıkla
Suriyeli dindaşlarımıza karşı
Türkmen kardeşlerimize karşı
ensar bakış açımızı sabırla
devam ettirmemiz gerekiyor

daha çok ihtiyaç sahibine, naçar olana
gerektiği zaman inisiyatif kullanarak
diğerlerinin istihkakını kesmeden
bir kepçe fazla yemek verirsin
vicdan, merhamet bunu gerektirir
Suriyeli dindaşlarımıza birazda
bu perspektiften bakmamız gerekiyor

kadınlarımız yanlış anlamasın ama
suskun erkekleri çok sevmezler
konuşma anlamında kendilerinden
daha çok geri gördükleri için
ama yinede bilirler ki
çok konuşan erkeğin
hiç çekilmediğini

kendi mahallemizin yaramaz
çocuklarıyla dalaştığımız kadar
diğer mahalleyle mücadele etseydik
birlik ve beraberlik yönümüz
çok daha iyi gelişirdi
sadece kendi mahallemizin
kızlarını sever
diğer mahalleye takılmazdık

insanlarda beyin ve kalp
hariç diğer organlar
hep benzer çalışır
beynimizle düşleyip
kalbimizle farklı farklı severiz
aklımız ve yüreğimizdir
daha çok bizi
biz insan yapan

devlet ricalinin devlete küsmesi
ne kadar kötü ise
aşk ve şevk içinde olan ricalin
devlete sarılması da
o kadar kötüdür
sarılma hem bağımlılık yapabilir
hem de ego ve vazgeçilmezlik
duygularını körükleyebilir

bilse ki hırsızın eli kesilecek
bilse ki tecavüzcünün boynu gidecek
bilse ki bomba atanların
ramazanda cezaları katlanacak
bilse ki bir insanı öldürmenin
bütün insanlığı öldürmek olduğunu
bilse insan olduğunu
devlet otorite bıçağının
her iki tarafının da keskin olduğunu
bir bilse

her terör saldırısında
hükümeti eleştirme ayağına yatıp
vatan, millet olgusundan uzak
alicengiz oyunları içerisinde olan
bir İngiliz bir Fransız kafasında
öyle çok hain var ki
toplasan bu kafaları
Orta Doğuda küçük çapta
bir ülke ederler

Avrupa Birliğine girememek
bir dert bizim gibi
Avrupa Birliğine girmiş olmakta
dert Yunanistan gibi
Avrupa Birliğinin lokomotifi olmak
apayrı bir dert Almanya gibi
Avrupa Birliğinden çıkmak
başka büyük bir dert
Birleşik Krallık gibi
velhasıl dert üstüne dert
 
son üçyüz yıldır
cephede kazansak da
masa başında kazanmayı
pek beceremediğimiz için
İsrail ile varılan
Mavi Marmara mutabakatına
hep şüphe ile bakacağız

Ermenilere, İtalyanlara bakın
tiplerimiz ne kadar çok
birbirine benziyor
sonuçta yakın coğrafyalardanız
demek ki neymiş
millet olmak yetmiyor
ümmet olmakta gerekiyor

birikmiş paranın üzerine yatarak
veya hanımın maaşına güvenerek
erkeklik taslamalarını
sanatçı pozlarını bırak
esnaflık, iş adamlığı oyunlarına
bi elveda de
bileyim ki her gün her ay
ekmeğini kazanma
derdine düşesin

bazı insanların
parlaması ile sönmesi
bir oluyor
bazı insanlar
gıdım gıdım büyüyorlar
bazı insanlar ise
bir anda kocaman oluyorlar
buda Allahın bir lütfü
olsa gerek

şimdiki cumhurbaşkanımızın
daha çok görüştüğü kesim
muhtarlar ve taksiciler
eğer bu kanalı kullanarak
sende görüşmek istersen
elini çabuk tutman gerekir
gelecekteki cumhurbaşkanları
veya başkanlar için
hangi meslek erbabı
gözde olacak belli değil:))

Avrupa Birliğine ve dahil
olacağımıza hiç bir zaman inanmadım
Hıristiyan Avrupa’nın
dünyaya karşı kendi içerisinde
sinerji oluşturmaya yönelik
bir araya gelme çabasında
iyi günler hesap edildi
kötü günler hep göz ardı edildi
-terör ve mülteci sorunu mesela-

makbul olan
vali veya belediye başkanının
seni ziyaret etmesidir
sana çiçek veya
plaket vermesidir
senin ona değil

İslam dinine karşı
sağdan soldan dört bir yönden
fikri çekiştirmeler hep oluyor
taraftarlarda buluyorlar elbette
ama genel dini bakış açısının yanında
sinek vızıltısı gibi kalıyor bunlar
her türlü olumsuzluğa rağmen
suyun akış istikameti
hiç değişmiyor

egemen güçler zannediyorlar ki
oyun kurucu sadece kendileri
savaşlar sadece cebirle kazanılmıyor
bazen de ortak olmak için
birlikte olmak için can atıyorsun
düşmanınla gerdeğe bile girme
durumunda kalabiliyorsun
düşmanının kazanımlarını
taklitte olsa elde etmeye çalışıp
ve alt ediyorsun günü gelince

mesela vücudumuzun küçük bir
parçası olan dişimiz ağrıyor
tedaviyi, emeğimizi, harcamamızı
dişimize veririz ki
ağrıyı dindirebilelim
aynen bunun gibi
Doğu ve Güneydoğu’ya devletimizin
yaptığı yatırımları, harcamaları
böyle görmemiz gerekiyor

kimi sanatçılar sanatlarını icra ederken
her mahallede türkü söyleyip nemalanıyorlar
kendi mahallelerindeki ihtiras, ihanet
aldatma, erotizm görüntülerini saymaz isek
dizi ve filmlerde -fakir ama gururlu- rolleriyle
ünlenip fakir kahramanlığı yapıyorlar
peki neden diğer mahalleleri küçümseyip
sadece kendi mahallelerinin
ritmine mest oluyorlar anlamış değilim

Erol Evgin gibi sanatçılar
ya gündemde kalmak için
ya kendi mahallesine mesaj vermek için
ya da -büyük sanatçıya linç girişimi-
sözündeki sözde mağduriyete
muhatap olmak için bu yazıyı yazmış olabilir
bizim mahallede imza yerine
parmak basanlar çok azalmıştır
seçim sonucuna etki etmeyecek seviyededir
ama şunu bilmeli ki, hastalıkta ve yaşlılıkta
parmak basma veya imza kaşesi
yaptırmamasının hiçbir garantisi yok

eğitimde, eti senin
kemiği benim yaklaşımları
alenen oruç yememe
kadının,  eşinin ayakkabısını döndürmesi
yolda erkeğin önünü geçmemek
eşi yanındaki erkekle kavgaya girmeme
hamile kadının salına salına gezmemesi
türünden daha çok geleneksel
ritüellerin hangisi doğru hangisi yanlış
tartışılır ama geleneklerin
toplumların uzun süreli
hafızalarının ürünü olduğu kesin

kadınlarımızı ağır işlerde çalıştırmamak
kadınlarımıza sunulmuş bir hak iken
kadın erkek eşitliği diye diye
haklarını ellerinden alıyoruz
kadınlara veya erkeklere sunulan
geleneksel olan bazı hakların
yok edilmesi eşitliği zedeliyor

mazeretli veya mazeretsiz
gizli kapaklı oruç yiyen
nesillerden, ulu orta sigarasını
oruç tutanın yüzüne
üfleyecekmiş gibi
oruç yiyen nesillere doğru
bir kayış var
oruç tutanların haklarını
savunan bir dernek kursan
karşısında onlarca
dernek kurulur herhalde:))

-Ramazanda bir ay kapalıyız-
anlayışından
-sahura kadar açığız-
anlayışına döndük son yıllarda
-her şey dahil iftarları- da cabası
malum gazlı içecek markası
Ramazan sofralarımıza girdi gireli
kapitalist sistem sofralarımızı da
esir almışa benziyor

Müslüman alemde bu kadar
gözyaşı ve savaş varken
bayram kutlamalarını, şekerleri
memurlara verilen
dokuz günlük tatili vs. iptal edelim
sonuçta bayram hak edene sunulan
bir lütuf değil mi?

kırk yaş üzerine selfie
öz çekim yasaklansın bence:))
yaşını başını almış
kocaman kocaman insanların
gençlerin modasını sahiplenmeleri
elini kolunu göstererek 
estetikten uzak -ben- pozları
bana çocuksu geliyor

diyanetin, -teravih namazı
hızlı kıldırılmasın-
uyarılarını
doğru buluyorum da
normal hızda kılınan teravihten
sonra vitir namazının da
kağnı hızında olmamasına
bir el atsa diyorum:))

devlet büyüklerimizin
gündeminde terör yoksa
kesin ekonomi vardır
iyi güzel
paramız bol olsun da
içimizde ki yangınları
kim söndürecek

yakınımızda ki kıraathane
iftarı on dakika geçmeden
müdavimleri ile dolup taşıyor
ağabeylerim
bu ne arzu
bu ne aşk
neyi alıp neyi satıyorsunuz?

kimi yazar ve şairler
yazılanların internet ortamında
paylaşılmasını şarlatanlık düzeyinde
tu kaka görüyorlar
gerekçelerine kısmen katılırım tamam
okuma ve bilgilenme için internetin
ulaşma kolaylığını da düşünürsek
bu anlamda katı kuralcı yaklaşımları
çokta doğru bulmuyorum

Nihat Hatipoğlu gibi hocaların
ramazanla birlikte tavan yapan
din tacirliği suçlamalarını
üzerlerinden atmaları gerekiyor
mümkün mertebe ramazanlarda
medyada çok gözüken isimler değişebilir
şaşaalı etkinliklerden kaçınmak gerekir
alınan büyük paraların en azından
büyük kısmı yardım kuruluşlarına
bağışlanıp ilan edilebilir vs.
kendilerinden emin dahi olsalar
fitnenin önüne geçmeleri gerekiyor

bize dost gözüken
düşmanlarımızın
bizlerden kimleri
dost edindiklerine
iyi dikkat etmemiz gerekiyor
Amerika’dan, Almanya’dan
İngiltere’den ve Fransa’dan
örnekler çok var

olaya birde tersten bakalım
dil bilmek
özenti ve kültür emperyalizmini
beraberinde getirebilir
dil, savaş ve operasyonlarda
araç olarak kullanılmıyor mu?
sömürülen ülkelere dikkat edin
sömüren ülkenin dilini çok iyi bilirler
kafanız karışmasın yinede
siz yinede dil öğrenin

yazar için en büyük engel
olağan üstü şeyler
yazma dürtüsüdür
olağan şeyleri yazma yolunda
olan yazar yazılarının içerisinde
olağanüstülükleri bulabilir
bazen avantaj gözüken şeyler
çok büyük dezavantaj olabilir

Ayasofya’nın fetihle birlikte
camiye çevrilmesine stratejik deyin
fethin tescili deyin, Fatih’in tercihi deyin
ne derseniz deyin
İstanbul’umuzda yüzyıllardır
cami olarak kullanılan Ayasofya’ya
bizim mabedimiz değil demek
bin yıldır yaşadığımız Anadolu’nun da
bizim olmadığı mantığını taşır
içimizde Bizans, Ermeni çok anladım da
Hititleri, Lidyalıları, İyonları
vs. nerden bulacağız şimdi

üstlerimizin bize
fırsat tanımadığından
önümüzü açmadığından ve
“küçük olsun benim olsun”
mantalitesini güttüklerinden
hep bahsederiz de
proje üretmediğimizden
enerjimizin, gayretimizin
yetersizliğinden
hiç bahsetmeyiz

sadece Artemis’i, Eros’u
Zeus’u, Roma’yı, Bizans’ı, (şarabı)
Keops’u, Antik çağı vs. bilenler
nedense, Osmanlıyı, Selçukluyu
Türkleri ve Müslümanları
pek bilmezler
İstanbul’un fethini
görmemeye çalışırlar
bunlara karşı önyargılı değilim
ama efsanelerde kaybolmalarına
üzülmüyor değilim

bazı görevler vardır
işin sadece işçiliğini yaparsın
başıyla sonu arasında
çok bir farklılık yoktur
bazı görevlerde
at yarışları jokeyleri gibidir
yarışa bir girersin bir çıkarsın
aynı bürokratlar gibi

doğan çocukların isimlerini
anne, baba ve en yakınları verir
“siz okul, cami, köprü vs.
yaptırın ama isimleri biz verelim”
demek abesle iştigaldir

kapasite ve yeteneği
herkeste aynı
oranda beklemek
doğru olmaz ama
bu özelliklerin
yetersizliğine rağmen
birçoklarının
ahmaklık ve ukalalık
kılıfıyla taşımaları
hiç çekilmiyor

yerli, milli ve
ekmeğinin kavgasında
oldukları müddetçe
şeriatçımızı da
solcumuzu da
kemalistimizi de
kürdümüzü de
öpüp başımıza
koyarız evelallah

haftada birde olsa
akan zamanı
kendince durdurup
kalu beladaki sözleşmemizi
veda hutbesini
ve yaptığımız bütün yeminleri
tekrar etmeli
bitmeye yüz tutmuş
heyecanları, umutları
ve dahi hayalleri
şarj etmeli

kimi insanlar vardır
kendilerini başkalarına
göstermeye adarlar
yağcılık müessesesini
ihya ederler
öğle bir hastalıktır ki bu
büyüyerek üst mevkilere
dahi gelseler
huylarından vazgeçemezler

cumhurbaşkanımızın
taksi duraklarında çay içtiği
simitçiden simit aldığı
muhtarlarla her dem buluştuğu
bir Türkiye'de
yanına yaklaşılamayan
makam, mevki, entel, dantel
yazar, çizer nasıl yetişiyor
anlamış değilim

"biz" olarak yaşayabilmek
daha kuvvetli yapar
var halimizi
sürü psikolojisinden ve
körü körüne bağlılıktan
kurtulduğumuz zaman
anlamlaşır "biz"

tekkede poz, camide poz
bilumum yerde evvela poz
kardeşim fotoğrafçımı
taşıyorsun yanında
iş, faaliyet veya gezme sırasında
fotoğraf çekinilebilir
bir itirazım yok ama
sadece fotoğraf için
iş veya gezi faaliyetlerine
girilmez ki

hani ilaç prospektüsünü
okursun yinede ilacın
ağrı kesici mi
antibiyotik mi olduğunu
anlayamazsın ya
aynen bunun gibi
dünya daha çok
yaşayabilenler için
anlamlıdır

in kardeşim in
aşağılara in
şöyle biraz denkleşip
hasbıhal edelim
cumhurbaşkanlığı
külliyesine gitmiş
özgüveni yüksek
muhtar gibisin

güzel olanı paylaşmak elbette güzeldir
ama ünlü bir yazar veya şairden güzel
olmayan bir yazıyı paylaşmayı anlamıyorum
ya bir hikmeti var ki yazmış mantığıyla
hareket ediyorlar yada “ben büyük adamım
bak ben büyük adamlarlayım”
mantığını güdüyorlar
bu tiplerin başka bir ortak yönleri de
sen bunların on katı güzelini de yazsan
dönüp de bakmamaları

ülkemizde, azınlıkta olsa
sesi çok çıkan bir güruh var
her ne şartta olursa olsun
memnun edemeyeceğiniz bir kesim
bunlar İngiltere kraliyet düğününe
methiyeler dizerler
bizdeki düğünlere veryansın ederler
ülkeler arasında mübadele
gerekiyor belki de

güç odakları ve ülkeler
içeride veya dışarıda
kirli işlerini birilerine yaptırırlar
bu birileri
bu süreç boyunca büyürler
zamanı gelince de
sahiplerine zarar vermesinler diye
dirsek gösterilirler veya öldürülürler
işte bu kadar düzmantıktır yaşananlar

yola çıktığımız arkadaşlarla
ilk önce, elma, armut, ayva vb.
çeşitlere ayrıldık
şimdi ise
bodur elma, Amasya elması
gibi türlere bölündük
ha bu arada kimse bana
en iyi elma benim demesin
sizden çok daha iyi
armutlar çıkabilir

eskiden, kömürcü
kömür babaları vardı
dolar dolar taksitler öderdik
şimdilerde babalar büyüdü
doğalgaz ağaları oldu
iyi tarafı ise
liraya geçmemiz oldu

eğer yaptığın iyi şeyler
ve konumun on yıl öncesi
hayallerinin önündeyse
bugün başkalarına kıyasla
geride olduğunu düşünme

hac ve umre
organizasyonlarında dahi
para, dolar veya euro
olarak toplanıyorsa
müslümanın takati kalmamış
yenilgiyi baştan
kabullenmiş demektir

uç bir bakış açısı ama
silahlar, robotlar, teknoloji
genel anlamda eşya
çok güçlenmeye başladı
bu güç biz insanlığı
kontrolü altına almadan
aramızda büyük bir
meydan muharebesi başlatmalı
ve savaşı bir an önce kazanmalı

tepe noktalar
inişleri de beraberinde taşır
sırça köşklerde oturanlar
imparatorluklar
zamanı gelince ölümlerini yaşarlar
çok şeye sahip olanın
kaybı da çok büyük olur

“…şu” yayınlarından
“…bu” yayınlarından
kitabım çıktı diyerek
bana hava atmaya
çalışan dostlar
birçoğunuzun gıcır gıcır
kitaplarını sahaflardan
bir liraya satın alıyorum
hatırlatırım

hayatta iki gurup insan vardır
kendi zihniyetinden başkasına
yaşama hakkı tanımayan
çok konuşan gurup
ve yaşı ilerledikçe mülayimleşen
tevazu gösteren suskun insan
güç odakları askerlerini
hep ilk guruptan seçiyor

hayat
kendi inancına göre
yaşama gayreti kadar
diğerlerine de
saygı duyma ahlakını da
beraberinde taşımalıdır

memuriyete ilk başladığımda
birin dördüne gelme işini
o kadar büyütmüşüm ki
ben o dereceye gelince
herkes bana sırasını verecek
hastanede en iyi oda bana verilecek
hatta beni parmaklarıyla
gösterecekler zannetmiştim
ah hayaller, ahh umutlar
ahhh sonuçlar :))

değişimi, yeniliği, açılımı
gerçekleştiremeyen bir çevre
adına ne derseniz deyin
radikalleşmeye mahkumdur
bu bağlamda en başarılı olan millettir
bu yüzdendir ki
milletten feyiz alan
millete giden hep kazanıyor

her ne kadar değişimin ve
dönüşümün önünde duranlar olsa da
toplum bu bentleri bir bir yıkıyor
tabu kabul edilen, dokunulmaz
zannedilen birçok konu
konuşulmaya başlandı artık
bu yüzde kalıplaşmış sabit fikir
sahiplerini zaman zaman tatile
göndermek gerekiyor

uç bir örnek ama
eğer bir yere elektrik götürülünce
oradaki kültürel doku bozulacaksa
gerekirse o yere
elektrik dahi götürülmemeli
kültürü korumak demek
bazen hiç dokunmamayı gerektirir

kültür alanındaki hurafeleri
yanlış uygulamaları kaldırarak
insanımızın tabiatına, dinine
kimliğine uygun olanları desteklemek
geliştirmek ve yaşatmak gerekiyor
batıcı dayatmalardan ve
kültür emperyalizminden
korunmamız gerekiyor
özenti halinden uzaklaşmamız ve
insanımızı küçük görme
hastalığından kurtulmamız gerekiyor

yerel kültürleri canlı
ve yaşıyor konumda
tutmamız gerekiyor
restorasyon yapayım
çağa adapte edeyim derken
kültür erozyonuna uğratıp
bir süre sonra kaybolup
gitmelerine sebep oluyoruz

gün gelir senin yerini
başkaları alır
o zaman git derler sana
kalmak için hep bir
bahane ararsın durmadan
soyutlanmaya da başlarsın
ölüm de öyledir işte
istemesen de
çekip alır seni hayattan

her teknolojik gelişmeyi
hayatımıza adapte etmek
ne kadar doğru bilmem ama
gelecek yıllardaki
olumlu gelişmeleri
tetiklediği için
önemli görüyorum

kendi kaderimizde
boyun eğen
başkasının musibetinde
eleştirel
kendi savaşımızda
aslan
başkasının kavgasında
sus pus kesilen

bütün insanlar, acılarını
bir havuzda toplayıp
ortak üzülme birlikteliğini
sağlamadıktan sonra
ne diner  yarası nede
kabuk bağlar insanlığı

insanın istikameti
ve yol aldığı araçlar
önemlidir
eğer
yanlış yerde duruluyorsa
doğru, bir yere kadar
savunulacaktır

bir kısım gazetecilerin
bir kısım güç odaklarının
menfaatleri icabı
trol olmalarını anlıyorum
eğitimcilerin ve
kültür adamlarının
trol olma gayretlerini
anlayamıyorum

hayatta yol alırken birçok
kapıyı açık bulmak yerine
emek vererek, çalışarak
kapıları birer birer açmak
daha güzel olacaktır
bir yerlere gelmiş
insanların çocukları
rehaveti ve kolaylığı
daha çok yaşarlar

lüks, aşırı tüketim
bir hastalık bir virüs
durumu iyi olan
dindar görünümlü
çokları kapılmış bu virüse
kucağını, ağını açmış virüs
başka çoklarını da bekliyor

tanışma, kaynaşma
ve buluşma iyi güzelde
özellikle
her şey dahil otellerde
helal ve haram yaşantıların
bu kadar yan yana
hatta iç içe olmasını
hiç anlamıyorum

İsrail ile anlaşma çabaları
kalbimi hep burkuyor
ne zaman İsrail ile
ipleri kopardık
o zaman
düzlüğe çıkmaya başladık
başka bir taraftanda
alacaklarımızdan çok
vereceklerimizi düşünüyorum

imkansızlıklar nedeniyle
iyi noktalarda olamayabilirsin
ama imkan içinde
rezil olma ihtimalin
her zaman mümkündür
bazen hayır, yokluk içindedir

dünyada ve özellikle
ülkemizde yaşanan
olaylar ve tecrübeler
düşmanlarımız ve hainlerimiz
neye seviniyorlarsa kötü
neye üzülüyorlarsa iyi
olduğunu gösteriyor

gerek
salı günleri yapılan
parti grup toplantılarındaki
esme ve gürleme hastalığından
gerekse de
yüksek yargı organlarının
adli yıl açılış törenlerindeki
ayar verme hastalığından
ülkemizi korumamız gerekir

Suriyeli çocuk bir gün
ekmek çalıyor bakkaldan
başka gün başka basit olay
ve dayakçı vicdansızları
rezil ediyor kameralar
Allah, bizim vicdani
seviyemizi gösteriyor
sen bizi merhametsiz
bırakma Allahım

düşmanları sınıflara ayırırsın
büyük düşmanı yenmek ve
güç kaybına uğramamak için
küçük düşmanları kenarda tutarsın
hatta küçük düşmanları
piyon olarak kullanmaya çalışırsın
egemen batılı güçlerinde
yaptıkları bundan ibaret
düz mantık yani

çekingenliğini üzerinden
atmış Anadolu insanının
kendine has bakir hasletleri
seküler dünyanın
gelişmişliği yanında
yeni bin yıla hazırlayıp
tekamülünü sağlayacak
çok önemli bir avantajdır

Anadoluluk tek başına
dil ve ırk birlikteliği değildir
Anadoluluk sadece
din kardeşliği de değildir
Anadoluluk bin yıllardır
süregelen bir coğrafya
birlikteliğidir 

Osmanlıcılık demek
padişahlığı geri getirme
gayretleri değildir
Osmanlıcılık
imparatorluk kurmuş
ceddimizden ilham alarak
başsız olan Müslümanların
sorunlarına çareler üretebilmektir
(isimler semboldür, isimlerden önce
amaç ve sonuç önemlidir)


askerde sigara istihkakının
olduğu dönemden sonra
çocuk oyun parklarında
sigaranın yasak olduğu
bu zamanı yaşamaktayız
bu örnek -tiryakilerin dışında-
her şeyin kötüye gitmediğinin
bir göstergesidir

sanatçıların birbirleriyle
kurdukları menfaat çarkı
sanatçılıklarını geliştirir
üstad hakimiyetine giren
bir sanatçı bir taraftan da
kendine yana yakıla
hayran kitlesi oluşturmaktadır
bu uğurda sanatını geliştirir
sanatı geliştiren bu döngüdür

bazen, bazı çevreler
alakasız bazı sanat adamlarını
ellerinde tutarlar
ufak tefek karşılıklı menfaatler
içinde olabilir bu
ama daha çok amaç
bu sanatçıların bir yerlere
gelebilmesini engellemektir

bazı şeyleri ortadan
kaldırmak zor olmayabilir
ama geri getirebilmek güçtür
yıkmak kolay yapmak zordur
halifeliğin kaldırılması gibi
Ayasofya’nın ibadete
kapatılması gibi

etliye sütlüye
karışılmayan zamanlarda
çok şey sütlimandır
ya üstleri örtülür sorunların
ya da ileriki tarihlere ertelenir
ne zaman ki arı kovanlarına
çomaklar sokulur o zaman
yüz yüze geliriz gerçeklerle
işte o zaman bu zamandır

hangi hayat görüşünde
olursan ol
eğer çok çalışırsan
kapılar belki senin için
kapalı tutulabilir ama
kapıların birçoğunu
açabilirsin yine de

her zaman
sıfatlarıyla gezinen ve
meziyetlerini söyleyip duran
insanları gördükçe
“tamam haklısın
tamam varsın
tamam sensin”
diyesim geliyor

ucunda küçük küçük
mutluluklar olsa da
esas mesele
insan neslinin
devamını sağlama
ve mümkün mertebe
geç ölme üzerine kurgulanmış
bir hayatı yaşıyoruz

-e-
bir zaman hem beğenip
hem paylaşırsın
-eg-
bir zaman gelir
sadece yorum yaparsın
-ego-
başka bir zaman gelir sadece
BEN-ini beğenip
BEN-ini paylaşırsın

hayatta en zor şey ilk adımlardır
ilk adımlarda bilinmezliğin verdiği
korku vardır risk vardır
ilk evler alınırken
daha çok zorlanır insanlar
hatta ikinci evden sonraki evleri
siz almazsınız
evler kendi kendilerini
almaya başlarlar

en büyük ahmaklık
milletin tercihlerine
değişik gerekçelerle
ket vurma çabalarıdır
bilmiyorlar ki
kahramanlık ve
hainlik kriterlerini
küçük gördükleri
millet belirliyor

hamasi duygular yerine
reel bakış açılarını
daha doğru bulurum ama
ülkemizde yaşanan sıkıntıların
tek ve yaversiz mümessilinin
devletimiz ve hükümetimiz
olduğunu iddia edenlerin
cidden ne içtiklerini
çok merak ediyorum

ne kadar tali yollar olsa da
suyun akış istikameti
ana yol üzerindedir
ters yöndeki tali akışların
oluşturduğu boşluklar ana akışı
daha da kuvvetlendirebilir
siyasetteki, politikadaki
ters istikametler gibi

şu kitaba 
şu kadar on yıllarımı verdim
bu kitaba 
bu kadar on yıllarımı verdim
diyenleri duydukça
kaç yüz yıldır yaşadığını
sormak icap etmez mi?

gülünde gübrenin de
ikramını yapar hayat
“buradan yak” diyen
bir tiryaki gibidir
lütfun kahrını da yaşatır
kahrın lütfunu da

insanlar deruni yanlarında
hep boşluklar taşırlar
buralar olumlu hasletlerle
doldurulursa
olumsuzluklara yer kalmaz
boşluklar cazip alanlardır
boşluk boşluğu kabul etmez
her zaman dolma eğilimindedir

bir gün, oyu eşit olmayacak
değersiz bir çoban
başka bir gün
karnını kaşıyan adam
bir gün kömüre, paraya
tamah gösteren fakir
diğer bir gün bidon kafalı
velhasıl,  köprüyü her geçenin
aşağıladığı halk

ne kadar yetenekliyim
desen de
eğer yeterli oranda
üretemiyorsan
yeteneğini
gösteremiyorsun
demektir

kötülerin bir bahanesi var
birbirini üzmeye
ve dahi öldürmeye
ama ille de
bahane aramaz ölüm
her an kapını çalmaya

pkk’ya kucak açan
Belçika’daki  terör saldırısına
üzüldük ama birçoklarımız
karmaşık duygularda yaşadı
bu duyguları egemen güçlerin
halkları daha çok yaşıyor olmalı
“insan kimliği”ni önceleyip
bütün dünyanın teröre karşı
samimi olması gerekiyor
teröre her ne şartta
olursa olsun karşı çıkılmalı

vatan hainliği ile isim yapıp
gündeme gelen
bazılarını gördükçe
“keşke aç ve sefil
bir vatansever olsalardı”

duası geliyor
aklına insanın

rahlelerdeki gözyaşları
dindi dineli ve
karınlarımız tok
sırtlarımız pek oldu olalı
bir şeyler hep eksik kaldı
gönüllerimizde yerleri

ölümü daha çok
hatırlasa idik
savaşların kötü bir oyun
olduğunu bilirdik
bilirdik ki
dünya tarlasında
her bir canın
bir ülke olduğunu

kötülerin yanında
kırılacak ve üzülecek
kalp taşımak yerine
arsız ve vurdumduymaz
olası geliyor insanın

bir erkek veya bir kadın
akrabalarına, arkadaşlarına
ve komşularına
evdeki eşinden daha çok
değer vermeye başlamışsa
“ondan umudu kesin”
derim:))

çevrenizdeki
“iyi yaşama oyunu”
oynayanlara
çokta kanmayın derim
herkes kendi anlayışında
kendi çapında
ölümünü bekliyor

takiyeye karşıyım
ama  nakavt edici
bir sağ veya sol kroşe için
çok kez tersi kroşeler
vurmak gerektiğini
bilmemiz gerekiyor
bir nevi oyunu kuralına göre
oynakta denir bu işe

insanlara faydalı olmadan
manevi tatmin yaşamadan
otuz kırk yıl
bir maaşın bir emekliliğin
peşinden koşmak
tutsaklık gibi geliyor bana

dava, ülkü merkezli küçük dünya
paralı, makamlı, imkanlı
büyük dünyalardan
çok daha lezzetlidir
ama istikamet hep
imkanlı dünyalara doğrudur
imkanlar içinde
küçük dünyamı da yaşatırım
diyenlere çokta inanmamak gerek

değişimi ve dönüşümü
inşa etme iddiasında olanlar
“hayatları tıkırında”
insanlar zümresi
oluşturmamalılar
“bal tutan parmağını yalar”
sözünü abartmamalılar
ki: insanı pişiren olgu
zorluklardır, imkanlar değil

terörü hem istemeyip
hem oldu madem
“şöyle bir nemalanayım”
düşüncesinde olan
çevreleri gördükçe
“bu ne perhiz
bu ne lahana turşusu”
diyesi geliyor insanın

masa başlarında
rahat ortamlarda
terör seviciliği kolay
bileyim ki
terörden mağdur olun
rahatınız bir bozulsun
o zaman göreyim sizi

-an-kara-
uydurma
devrim hayalperestliğiyle
ve özgürlük safsatalarıyla
güzel ülkemi
cehenneme çeviriyorlar
-katil devlet- sloganları atıp
terörü destekleyip besliyorlar
lanet olsun

özgürlük her zaman
dışa doğru değildir
bazen de içe doğrudur
çoğunluğun karşısında
tekliktir aynı zamanda

büyük zannedilen
küçük menfaatleri
öne sürerek
büyük savaşlara girmek
eğer cehaletten değilse
mecburiyettendir

mükemmeliyetçilik
insanların gelişmesi
önündeki en önemli
engellerden biridir
iyi niyetlerle yola çıkıp
iyi şeyler yapabilmek
en güzelidir

Avrupa'daki
kimi ünlü ressamların
öğrencilerinin yaptığı
resimlere kendi imzalarını
attıkları gibi
çok hacimli eserler veren
kimi din alimlerinin de
medresedeki öğrencilerinden
yardım aldıklarını düşünüyorum

“çok yaşa padişahım”
derken daha çok devlete
ve vatana dua edilir
devletlerin bölünmelere
karşı koruyucu en önemli
panzehir kuvvetidir bu

devleti yönetme
mertebesine ulaşma
yöntem ve kuralları bellidir
ille de darbe yapacaksan
ya cunta devlet başkanı
yada kellenin gitmesine
razı olacaksın

gayri Müslimler
ışıklar içinde uyusunlar
toprakları bol olsun
sorun değil
Müslümanlar için
iman, namaz niyaz, takva
sorgu sual vs. önemlidir
sapla samanı
karıştırmamak gerekir

duyguyu karşı tarafa verme ile
duygu sömürüsü arasında
ince bir çizgi vardır
duyguyu sömürmede
sesi titretme, ağlamaklı hal ve
sese etkili melodi verme ile olur
duygularımı sömüren
başta hocalara
hakkımı helal etmiyorum

kapitalist hayatta
paran varsa sorun yok
nasıl olsa her yerde para
seninle gezeliyor
paran yoksa, sorun
hastanelerde, pastanelerde
düğünlerde, derneklerde
cenazeler de, bilumum yerde
hep karşına çıkıyor  

son yüzyılda Müslümanlar
aydınlanma ve batılılaşma
safsatası yerine
cehaleti yok etme ve
birlik olma ülküsünde
hareket etselerdi
çok daha iyi konumda
olurduk hiç şüphesiz

STK’lar
a-  tarafgirliği pekiştirme
b- el aleme karşı safını belli etme
c-  başkaca büyük makamlar için
basamak olarak kullanma gibi
amaçlar taşıdığı müddetçe
gerçek manada
işlevlerini sürdüremezler

“okuyup da ne olacaksın”
diyenlerin yanında
okuyup vali de olsan
“vali oldun da ne oldu”
diyecekler muhakkak

yaşlı insanların siyaset
konuşmalarını anlarımda
sürekli paradan, mülkten
bahsetmelerini
çok itici buluyorum
en güzeli
din, iman mevzuları

darbe yıldönümlerinde
bazıları bir şeyler söyleme
gayretindedir
birçoğu da
sessiz çığlık halindedir
atalarımız en güzelini
söylemişler aslında
“keser döner sap döner
gün gelir hesap döner”

insanları küçük görme
gibi bir ruh halim yok ama
okul servis işi ile uğraşan
bir adamın kartvizitinde
“Genel Müdür”
sıfatını gördükten sonra
benim kartvizitimin olmamasına
sevineyim mi? üzüleyim mi?
anlamadım:))

eğer sosyal medya hesaplarımı
kapatmamış isem ve
çiçek, böcek, kuru yaprak vs.
fotoğrafları paylaşmaya başlamışsam
ya bir makam elde etmişim demektir
ya da elde etme arifesindeyimdir
“ne alaka” demeyin lütfen
gözlemlerimle
tecrübelerimle sabittir:))

kavga öncesi sırtımı sıvazla
demiyorum ama
karşı taraf
hiçbir kural, adalet ve hukuk
tanımadan üzerime gelirse
benden her zaman
savunma yapmamı bekleme

bize öğretilen yanlışları
bir an evvel
unutmamız gerekiyor
ola ki bu yanlışları
çocuklarımıza öğretiriz
ola ki bu yanlışlarımızla
devletimizden
bir makam kaparız

ABD ve batı bizi her gün
sırtımızdan vursa da
biz yine de
“Araplar bizi arkamızdan vurdu”
deyip durduk
hep düşmanlarımızla öpüşüp
dost olabileceklerimize
sırtımızı döndük

kimileri başörtüsü destek
protestolarında
kimileride Filistin’e özgürlük
mitinglerinde coplandı
başka birileri de
şehit oldu vatan için
o gitti, büyük adam oldu
ülkenin ona ihtiyacı varmış
öyle derdi

kimi insanlar
gerçekten güçlüdürler
onlara üstat denir
lider denir
ama çevrelerinde ki
birçok insan, takdir ediyor
görüntüsünde olsalar da
daha çok güç devşirme ve
güç kazanma çabasındadırlar

sadece partilere oy verme
konumunda olan insanların
iyi insan, iyi vatandaş olma
çabalarını anlarımda
memleket meselelerini üzerinden
birbirleri arasına nifak sokma
gayretlerini anlayamıyorum

köyden şehre göçen insanın
kazandığı göz önünde olsa da
esasen birçok şeyini kaybediyor
doğallığını, töresini, toprağını vs.
günümüzde Müslümanlarda
köyünden şehre göçememiş
insanlar gibiler
şimdi kayıplarını yaşasalar da
gün gelecek kazançlarıyla
karşımıza çıkacaklar  

son üç yüz yıldır
hep savunmadayız
belirleyici olamayan
belirlenen durumundayız
güçsüzlüklerimizi bırakın
gücümüz kadar dahi değiliz
az doğup çok ölen gibiyiz

birine göre kahraman
diğerine göre hain
olunan dünyamızda
insan olmak
yeterdi aslında

önüne geleni
dikkat etmeden
meşhur edersen
ihanet içerisinde
aydın, sinemacı, televizyoncu
türkücü, komedyen vs.
olarak çıkarlar karşına

dağlar acı yüklüdür
hasret yüklüdür
ama ilham yüklüdür de
ve öyle kalsın isteriz
isteriz ki kötülükleri taşıyan
eşkıyaların sığınağı olmasın
ölümlere gebe olmasın isteriz

kağıt ve plastik atık toplayıcılar
işinden oluyor diyerek
atıkları ayrıştırma projelerini
devreye sokmama ile
matbaanın geç gelmesine
sebep olan mantık aynıdır

her olumlu gelişme
iktidar partisinin
işine yarıyor
“öyleyse olumsuz 
gelişme gerek”
düz mantığındaki
muhalefet anlayışından
kurtulmak gerekir

demirperde ülke olmaya
karşıyım ama
aç Afrika gibi, girenin
götürdüğü getirdiğinden
misli misli fazla ise
kimseyi almamak
daha mantıklı geliyor bana

yazma ve konuşma eyleminde
her ne kadar taşma hali 
yüksek bir beklenti olsa da
daha çok gayret ve
uygulamanın gerekliliğine
inanıyorum

yakınındaki insan
huyunu, karakterini bilir
reklamını yapamazsın
havanı atamazsın
bu yüzden belki de
yanındakileri küçük görüp
uzaklarla yaşıyorsun dünyanı

sürekli farklı olmaya
farklı işler yapmaya
farkındalık gayretinde olmaya
çalışan insanlar
bir zenginlik gibi gözükse de
maalesef ego duygularını
beraberlerinde taşıyorlar
genellikle

her ayın 14. günü, 15'in de
maaşını alan milyonlar için
parasızlığın tavan yaptığı
istenmeyen bir gündür
hele de faturaların son ödeme tarihi
14’ü ise katmerlenir sıkıntılar
ama her şeye rağmen 14 şubatı
kim kutlar kim kutlamaz bilmem ama
elit kadınların birçoğunun
tektaş beklentisinde oldukları kesin

sevgililer gününü
kutlama konusunda
evli çiftlerin tereddütleri
ikilemleri var
bu günleri uyduran adamı bulup
“evliler günü” diye
bir gün icat etmesini isteyebiliriz
veya “sevgilisizler günü”
neden olmasın
tamam sustum:))

yazarlar ve şairler
gelgitleri, ikilemleri
kafa karışıklıklarını
kızgınlıkları vs
yaşayacaklar ki
oturup
yazılar, şiirler yazabilsinler
yoksa sadece methiyelerle
mersiyelerle uğraşırlar

“hiç kimseye ağız eğmeyeceksin”
“kimseye eyvallahın olmayacak”

sözleri, dik duruşu ifade eder
şair ve yazarların
kitap çıkarma ve başka destek
alma ihtiyaçları olduğu zaman
bu deyimler hatırıma gelir

dini içerikli kitapları
hazırlayanların
koca koca biyografilerinin
kitapta yayınlanmasını bırakın
isimlerin önündeki
Doçent, Prof. ve Dr. gibi
sıfatları dahi
uygun bulmuyorum

insan ne kadar
sistemin içinde doğup
büyüse ve gelişse de
her zaman için
itirazlarının, ve
karşı duruşlarının
olması gerekir

arayış içerisinde olmak
alt benliği
aranılan olmak üst benliği besler
ilki körpe bir başlangıcın
diğeri olumlu sonucun ürünüdür
artı ve eksi kutuplar gibi
birbirine çekip
tamamlayan zıtlıklardır

“ne kadar çok şair var”
demek, gerçekçi bir itiraz
olduğu kadar
şairliğini paylaşmama
ve kimselere kaptırmama
arzusunun bir sonucu da
olsa gerek

mekteplerde, hayatımızda
ses tonuyla, azametiyle
 heybetiyle dilimizdeki yerini
daha cılız seslere bırakan
“hoca” gibi kelimelerin
kullanımının azalmasından beridir
ne iki yakamız bir araya geldi
nede belimizi doğrultabildik

evlilikleriyle beraber
soy isimleri elinden alınan
kadınlarımız çokta üzülmesinler
büyüyünce çocuklarına
özellikle bankalar
“annenizin kızlık soyadı”
sorusunu öyle çok soracaklar ki
bu ilgiye şaşacaksınız

bir çok şey zamanında gerek
örneğin “yaşama sanatı”
seksenli yaşlarda kavramanın
çok bir anlamı yoktur
yirmili yaşlarda öğrenmişsen
daha çok anlam taşır

eleştiri yazma işine
bulaşanlar
kendi adamlarına da
kalemlerini dokundururlar
buna da “özeleştiri”
diyorlar zaten

her dönemin adamı vardır
düzenin adamı desek
daha doğru olur
bu tipler ortalarda gezinir
naif görünümlüdürler
sevecendirler
bir makam buldular mı
cumburlop:))

en basit haliyle hayat
yeme, içme, gezme tozma
çokları bunu paylaşıyor
derdi olan derdine yanıyor
en zoru ve en azıda
başkalarının derdiyle
dertlenenler oluyor

kurumsal bir kişilik
değiliz ki
boy boy fotoğraflar
verelim makamlarda
bizimkisi ha geldik
ha gidiyoruz mahcupluğu

hırsızlık, cinayet, tecavüz, ihanet
her gün birilerinin ocağına düşse de
yine de anlatamıyorsun
padişahın evladına kıymasını
el kesmelerini, darağaçlarını vs.
büyük ölümleri engellemek için
bazen küçük ölümlerin
önünü açmak gerekiyor

karşımızdaki insan
çok konuşuyorsa
bizler “susma” eylemine gireriz
kimi zaman kendimizi
yetersiz görür, susarız
kimi zamanda
“susma” eyleminin
kıymetini karşımızdakine
göstermeye çalışırız

“cahil cesareti”ni
küçümsemeyin
bir çok iyi yerdeki insan
“cahil cesareti”yle
hareket etmemişler midir?
sonuçta belli yaşlarda
belli dönemlerde
her insan cahil değil midir?

hani, devlet adamları
ailelerine yeterli zamanı
ayıramadıklarını söylerler ya
aynen bunun gibi
önceliklerimiz
hayatımızın önemli
bir kısmını belirler
ama bir tarafımız
hep eksik kalır

en basit haliyle
yazın, yolun gölgeli tarafından
kışın, güneşli tarafından yürürüz
bunun için kim olduğumuzun
bir anlamı yoktur
aynen bunun gibi
eğer gökten bomba yağıyorsa
Arap, Türkmen, Kürt, yezidi vs
olmanın da bir anlamı yoktur

iyiden kötüye davet edilen halleri
a) davete icabet
b) elde olmayan sebeplerle
davete icabet edememe
c) bahaneler öne sürme
1.2.3…999…
d) “kalite” kelimesini çok kullanıp
davet edenin kalitesiz
olabileceği imasında bulunma
e) “sen kim oluyorsun da
beni davet ediyorsun”
halleri

iyiden kötüye davet şekilleri
a) Allah rızası ve davet edilenin
menfaati için yapılan davet
b) iki tarafın faydasına olan davet
c) davet edenin menfaatine olan
d) üçüncü şahıslara mesaj içeren
e) şeytan aklını zorlayan davet

uzaktan uzağa
görüşerek
sevilen insan tipi vardır
her gün
yan yana yaşayabileceğin
insan modeli vardır
en önemlisi de
evliliğini sürdürebileceğin
hayat arkadaşın vardır

hatiplik ve hafıza
Allah vergisi
çok önemli özelliklerdir
ama bu kabiliyet
cehaleti de perdeleyebilir
bu güzel yönleriyle
hayran kaldığımız insanları
tanıdıktan sonra
hayal kırıklığına uğrayabiliriz

sürekli “kalite” kelimesinin
geçtiği cümleler kuran ve
büyük laflar eden bir insan
ya entelektüel çevrelerin
veya elit mahallelerin
kıymetli bir ferdi
yada benlik duygusunu
çok geliştirmiş bir ukala

günah işleme
kolaylığı ve zorluğu
insan kalitesini belirleyen
en önemli göstergelerdendir
mütedeyyin görünümlü
bazı insanların
kolayına ve basit
günah işlediklerini görürseniz
ne demek istediğimi anlarsınız

olayın nezaket
boyutunu bir tarafa
koyacak olursak
protokol kuralları
insanların ve makamların
büyük hissettirilmesini
amaç edinerek hazırlanmış
bir rol ve bir oyundur

son yüz yılda
“büyük medeniyet” 
ülküsüyle yola çıkanlar
“daha iyi bir hayat” 
anlayışına dönmeseler idi
bizler çoktan
büyük medeniyetimizi
kurmuştuk bile

yeter ki
insanın içinde o ruh olsun
o kararlılıkta olanlar
yalın ayaklarıyla bile
büyük medeniyetlerini
kurmak için yola çıkarlar

acımasız eleştiriler
sarf eden
insanların çoğunluğuna
dikkat edin
aşağıdakilerden ziyade
yukarıdaki insanlara
bakmaktan kaynaklandığını
görürsünüz

batılın tek vücut
olduğu bir ortamda
hakkı savunanların
parçalı olmak gibi
bir lüksleri yoktur

insanların cebinde
ne kadar çok para
olursa olsun
devletin havuzunda yıkanıp
ve memuruna
vergi verildiği müddetçe
kimse devleti geçemez

ara renkler
harç gibidir
büyük parçaları
birbirine perçinler
günümüzde
ya yaşasın kralım
yada kahrolsun’u yaşıyoruz
öz eleştiri yetimizi
kaybediyoruz

benlik duygularını
fazla besleyen insanlar
öbür tarafta
nasıl karşılanırlar bilmem ama
ölümleriyle bütün Türkiye’nin
yollara döküleceğini
zannediyorlar
oysa cenazeleri biraz
kalabalık oluyor sadece

acı soğuk
ilikleri donduran soğuk
oluyor muymuş?
evet oluyormuş
dilim, ağzım soğuktan
karıncalanmaya ve
gözyaşlarım donmaya
başlayınca anladım

kimi ulusal market zincirlerinin
modern bakkal olma gayretlerini
saygıyla karşılıyorum
ama nerede veresiye defterleri
nerede bakkal amca tipleri
nerede sandıklarda satışlar
nerede nostalji

şimdilerde kolay kolay
sınıfta kalma yok
takdirler, teşekkürler kol geziyor
bizim zamanımızda
sınıfta kalmama bile başarıydı
okumayı daha iyi öğrensin diye
ilkokul birinci sınıfı tekrarlamış
biri olarak söylüyorum

ölümlerle gelse de soğuk
zamanla kış çözülür
ateşlerde kalır kar
cemrelerle beraber
erik ve kayısı çiçekleri
sarar dört bir tarafı

emekleyerek küçük yerlere
gelişleri küçümseme
gidişleri kolay olur
büyük yerlerin
düşüşleri de büyüktür
gidişleri de

arta kalan zamanlarında
ne iş yapıyorsun?

diyenlere karşı
şairlik ve yazarlık
yapıyorum

diyemeyeceğine göre
düşünüyorum de bari

insanın çevresinde
kimler varsa
hayatı ona göre şekilleniyor
birçoğumuz
komşumuzun kızına
aşık olmadık mı?

hırs
hırs sahiplerini
ateşlemesinden öte
yanıp küle döndürür
hırsını dizginleyip
derviş sukutuna ulaşanlar
kendilerini ve
çevrelerini
korurlar

bankamatik önünde
para çektikten sonra
çabuk çabuk para sayan amca
ya gerisinde duran insanı
şahit gösterme
çabasına düşmekte
yada makineyle arasındaki
güveni tazelemektedir:))

gerçek liderler
kendilerinden önce
başkaca tali liderler
öne sürerler
ölçer, biçer, tartar
ve gözlemlerler
kendi liderliklerine
altyapı oluştururlar

yazan insan
tam olarak takiye yapamaz
muhakkak bir yerde açık verir
takiye konusunda
yazmayanlardan
daha çok korkmamız gerekir

imkanları artan birtakım insanların
tevazu hasletleri ivme kazansa da
genelde birçokları şımarıyorlar
kimi insan gururda motivasyon arıyor
kimi insan tevazu ile büyüyor

bir çoklarının yazdığını
beğenmemeyi anlarım
ama kendi yazdıklarının
yüzyıllar boyu kalacağına
orijinal şeyler olduğuna
gönülden inanıyorlar ya
bunu anlayamıyorum

ülkesinin, devletinin
yanında olan akademisyenler
başta olmak üzere
bütün etkin topluluklar
edilgen değil etken olmalı
karşıt, ikincil bildirilerden öte
birincil bildirilerde yer almalılar

İstanbul’da Alman turistlerin
öldürülmesi bir kez daha
göstermiştir ki
ülkelerin rekabetlerinde
rakip ülkelere karşı
terör kartını kullanmaları
özelde her iki ülkeye 
genelde bütün dünyaya
zarar vermektedir

yazan çizen insanların
birbirleriyle dostluk
kurabilmesi için
azda olsa birbirlerinin
ürünlerini benimsemeleri
kabullenmeleri ve
beğenmeleri gerekir
sevileyim ama mümkün mertebe
ben sevmeyeyim
ruh halini yaşamamalılar

dünya, İran’a
hep kötü dediği zaman
bizler İran’a itidalli ve
iyi niyetli yaklaştık
şimdi dünya İran’a
iyi demeye başladı
biz yine de itidalli halimizi
muhafaza etmeliyiz

her ne kadar
devlet herkesin 
dense de
bu gördüğümüz
ihanet şebekeleri
devlet sadece bizim olsunun
savaşını veriyorlar
kendilerince

ne kadar
aykırı sesler çıksa da
devletimiz
Müslüman Türklerin
önderliği ve himayesinde
yaşamaya devam edecektir

bildiriye imza koyan
akademisyenlere
kanunları ve
devlet gerçeğini
iyi öğretmek gerekir
hangi parti
iktidarda olursa olsun
devlet olmayacak mı?
ülkede dirlik ve düzen
nasıl sağlanacak?

öğretim elemanları
yükselme durumunu
maddi ve manevi tatmini
daha çok yaşarlar
bu yüzden istikbal hesabını
daha çok yaparlar
kim vatan haini diye
bir anket yapsanız
ancak bu kadar sazan çıkar

ülkesine ihanet edenler
darağaçlarında
sallandırılacak
sayıda olmalı
özgürlük kılıfına sığınan
ve özgürlük kelimesine
tecavüz edenler
bu sayıyı artırıyor

yirmi sene sonra bile
evlatlarımızın doğacak
çocukları dahi
yüz sene sonranın
dünyasını zor görecekler
ve bundan da önce
her an kalbimizin
durabileceği bir dünyayı
ne kadarda çok önemsiyoruz

ne kadarda olsa ölüm
her yaşta seçerek
alıyor da olsa
belli bir yaştan sonra
toplayarak geliyor

interneti, sosyal medyayı
bilgisayarı kullanmayın demek
hele sosyal medya üzerinden
bunu söylemek ahmaklık olur
sigara içen birinin
içmeyin demesi gibi
ama zaman zamanda olsa
uzak kalma seansları düzenleyerek
bağımlı halimizi azaltabiliriz

cumhurbaşkanlığı külliyesine
misafir olan muhtarlarımızın
düşünceleri olumludur muhakkak
halka en yakın muhtarlık yönetiminin
onurlandırılmasını ve
öz güvenlerinin yüksek tutulmasını
önemsemek gerekir

herkese kapıyı açmak
iyi güzelde
ajanlara kim dur diyecek
edebiyat dünyasında bile var
bazılarını hiç umulmadık
yerlerde gördükten sonra

tanınmış olmamanın
en güzel tarafı
aylak aylak dolaşabilme
lüksünün olmasıdır
sevgi gösterilerine de
kızgınlık protestolarına da
şahit olamazsın hiç

ne kadar geç kalınmış olsa da
cuma namazı izni genelgesiyle
eğer ülkemizde bir Müslüman
faydalansa, bunu değerli bulurum
en ufak hakkı Müslümana çok görme
ve yapılan her doğru şeyi
küçük görme hastalığından
kurtulmamız gerekir

birtakım batılı ülkelerin
Müslümanların işlerini
zaman zaman kolaylaştırmalarını
jest yapmalarını
haçlı seferlerini yumuşatma
batı hayranlığını aktif tutma
cazip hallerini devam ettirme
ve Müslümanların
gazını almaya yönelik
taktikler olarak görüyorum

kimi insanları
parti aday gösterdiği için
seçiliyorlar
kimileri olduğu için
parti var
bu ayırdımı
iyi yapmak gerekiyor

seninle birlikte
bu yaştan sonra
yeni moda
kafelere bile gitsek
hükümet kurma veya
hükümet yıkma işi
ancak düşer bize:)

ne kadar da
seni tutan var mı?
dense de
biz erkekler için
şapka inkılabının
en olumsuz yanı
yazın başımızın yanması
kışın donmasıdır:)

devletlerin katakullileri
olmasa iyi olur da
haydi bu düzenbazlıkları
anlamaya çalışıyorum
din üzerinden
hareket ettiklerini iddia
eden bazı çevrelerin
hallerini anlayamıyorum

benim bildiğim
dostlarını kaybeden
Allah'ın dostluğuna sığınır
ahlaktan yoksun, dostluk
görüntülerine girmezler
benim bilmediğim
bunu vicdanlarına
nasıl kabullendiriyorlar

hayran hayran
bakan gözde
titrer kalp
aşk izi vardır

biz Müslümanlar
farklı mesafelerde de olsak
aynı güneşin altında
aynı dünyada öleceksek
fazla konuşmamıza gerek yok
safları sıklaştıralım yeter

boş geçirilen
büyük zaman dilimlerinden
tırtıklayarak elde ettiğimiz
küçük periyotlarda ancak
kendimizi bulabiliyoruz
küheylan misali
yol alıyor zaman

boyunun ölçüsünü
alabilmekten çok
hiç almaya bile
yeltenememek daha beterdir
kimseyi beğenmediği için
hiç iş yapamayan insanların
yaşadığı sondur bu

özgürlük, çağdaşlık
hatta Atatürk’ü siper ederek
bayram edersin
din, iman, bayrak
vatan dersin
faşist betersin

yerli malı haftası
bizler gibi büyüdü artık
yerli ve milli olmanın
değer kazandığı günümüzde
diğerleri düşünsün artık

başka mahallenin
Müslüman ölüsüne
sessiz kalmayı anlarımda
sevinmeyi, bayram etmeyi
kötü kalpliliğe ve
vicdansızlığa yorarım

ufacık bir hayal için
yüzde doksandokuz
hayal kırıklığı yaşamaktansa
piyango bileti almayarak
yeni yıla günah kazanmadan
aynı kendin olarak girmek
daha mantıklı geliyor bana

yıl dediğin nedir ki
tarihi bir kurgu
yaşanacak bir oyun
yaşlanılacak bir sene
yine geldi bak kapılara
ölünecek yeni bir sene

yerel unsurlardan beslenip
sadece ulusal hatta
uluslararası rol takınan
ve taşrada onurlanıp
merkezde poz veren
insan bencilliği ve
kurnazlığından
geri durmak gerek

televizyona göre konuşmayı
gazeteye göre yazmayı
azda olsa anlıyorum da
namussuzluklar çevresinde
fikirler geliştirilmesini
anlayamıyorum

kirli güç odakları
kendi fikriyatına güvercin
diğer çevrelere kartal
edasıyla hareket ediyorlar
korumacılık ve sahiplenme
bilinçaltıyla adaleti zedeliyorlar
dünyada yaşanan sorunların
temelini oluşturuyorlar

komplolarla, ajanlarla
darbelerle, silahlarla
canavarları besleyen
ülkeler ve kirli güçler
stratejilerde, planlarda
bela, dert klonlayıp
ölüm ve zulüm saçıyorlar

yeter ki paran olsun
gaz alacağın ülke
elbet bulunur
üşüyen insan
yeni vanalar
zor şartlar
yeni çareler buldurur

“geleceğim” diyerek
gelememe hayal kırıklığını
yaşatmaktansa
“gelemeyeceğim” diyerek
gelebilme sürprizini
sunabilmek yeğ geliyor bana

kişisel gelişim dersleri ile
tavan yaptırılan benliklere karşı
aşağılama seansları
düzenlenmeli ki
insan benliği
üzerindeki denge
birazda olsun sağlanabilsin:)

bir çay içimlik
zaman dilimi dahi bulabilmeli
dost dostla her zaman
olmasa da bir bardak çay
sığınacak bir dal
kafi gelebilmeli

kim olduğunu söylemek
aynı zamanda
kim olmadığını da
söylemek demektir
söyleyin
kim değil bana yan bakan:)

dünya savaşları çok büyük
yıkımlara sebep olmuştur ama
dünyanın sonu da olmamıştır
günümüzde yaşanan sıkıntıları
ve savaşları bahane edip
dünyanın sonu gibi görenler
ve göstermeye çalışanlar
kendilerini çok fazla
yormasınlar derim

iltifat, marifetleri yüceltir
onurlandırılmak
önemli bir ihtiyaçtır
ödülü ret edenin ruh halini
bilmem ama
başkaldırışını, reddiyesini
kaprisini yaptığı
manifestosunu yazdığı kesin

yurt dışında yaşayan
yazarlarımızı saymaz isek
yazılarında hep yabancılardan
örneklemeler yapanlar
ya kendilerinin uluslararası entelektüel
olduklarını lanse etmeye çalışıyorlar
ya aşağılık kompleksini çok derin yaşıyorlar
yada ülkemizdeki bütün eserleri
bitirdiler de ülke dışına taştılar

kurtuluş mücadelesi
olsa olsa
kefereye karşı verilir
verilmelidir
Müslüman
Müslüman’dan kurtulmaz
kardeş olabilir sadece

yapılan bir işte
para alıyorsan
işi, karşıdaki için
yapıyorsun demektir
para almıyorsan eğer
ya hayır için
ya da kendin için
yapıyorsun demektir

el öpmek, öpüşmek
en masum haliyle
saygı ve sevgi göstergesidir
ayrıca kirli ilişkileri
açık etmesi hoş değil ama
faydalıdır
en kötüsü de
mesaj içermesi
ve kâr güdülmesidir

muhalif olacağım derken
yüzde doksandokuz oranında
'bizden değil'sin kavgasını
yapmamak gerek
'biz daha iyiyiz'
benliği bile
daha dürüst bir yaklaşım
gibi geliyor bana

ne zaman ki
particiliğimiz, cemaatçiliğimiz
solculuğumuz değil de
işçi, memur, çalışan olmamız
bizi bir araya getirirse
o zaman
sendikacılık yapmaya başlarız

büyüklerken
yanlarına yaklaşamadıklarım
küçülmeye başladıklarında
paçalarıma sarılıyorlar

parayı önceleyen işlerle
meşgul olunursa para büyüyor
kültür ve sanatla uğraşılırsa
insanın ruhu zenginleşiyor
eleştirmeden, yargılamadan
iyi bir arabaya binme ile
iyi bir dergide yazma
olayına bu çerçeveden
bakmak gerekiyor

tarih kimi yazacak kimi silecek
yaşarken görüyoruz aslında
tarih sahnesinde rol alacakların
sevenleri kadar sevmeyenlerinde
mukavemetleri önemlidir
tarih kitaplarında ki isimler
zamanla silinecek ve
yerine yeni isimler gelecektir

yürekten, ocaktan
çıkınca aşk
her tarafa yayılıyor
kitaplarda, dergilerde
medyada ve birçok yerde
ya kaybetmenin özlemiyle
bu kadar aranıyor
yada para eden iyi bir meta
olmasından satılıyor

her şartta insanoğlu
tedbiri elden bırakmamalı
doğru zannedip de
yanlış ata oynayan
öyle çok insan var ki
mezarlıkları dolduran

hiçbir köpek evde ayaklarını
yıkayamaz, sabunlayamaz
ev ayakkabısı diyerek
namaz kılınan yerde dolaşmayı
ve camilerdeki sandalyeleri
kimse masum gösteremez
ve tesettür modası denerek
Müslümanlar yozlaştırılmamalı
yılbaşına, domuza, hindiye
hiç değinmiyorum bile

uzlaşı pozları, yemek sofrası
görüntüleri derken
STK’lar
gerçek işlevlerinden uzaklaştı
kadim geleneğimizdeki
vakıf, hizmet kodlarına
geri dönmek gerek

aklı fikri hür
bireyler olalım iyide
birazda mutaassıp olalım
bağnazlık kötü olduğu
kadarda iyidir de
korumacıdır
aynı zamanda

hayat bana
beklentilerimi çok yüksek
tutmamayı öğretti
çünkü her bir beklenti
yanında daha büyük
beklentileri taşıyordu

gelin!
ülkemize, vatanımıza
yediğimiz ekmek teknemize
nankör olmayalım dedim
Allah, başka yerlerden çıkarır dedim
çoğunlukla bahaneler sıralandı
herkesin vicdanını rahatlattığı
bir sebebi oldu

kısa zaman dilimleri için
ülke devletlerinin menfaatleri
ülkeleri için daha belirleyici
bir faktör olsa da
ülke halklarının minnet duyguları
nesiller boyu hatta yüzyıllar boyu
devam eder

kahraman olmayı
beklemek demek
başarısızlıklarda
rezil olmayı
göze almaktır
Şeyh Şamil’in ifadesiyle
“sonunu düşünen
kahraman olamaz”


yüreğimizde boşlukları besleriz
zamanla yerleri dolsa bile
yenilerini tekrar inşa ederiz
hep bu boşluklardan nefeslenir
hatta buralardan sızlanırız
boşuna değil boşluklarımız

bu hayatta
nasıl ki malı mülkü olanlar
varlığı konuşuyorlar
borcu olanlarda
yokluğu konuşurlar
banka kredi borçlarını
kimlerle konuştuğunuza
dikkat edin görürsünüz

bence, eğitimciler
yazma işinde bir tık öndeler
öğretme ve öğrenme hattındalar
hem okunacak cevherleri var
hem de yazdıklarını
okuyacak öğrencileri

“şeyh uçmaz müritleri uçurur”
denir ya hani
hayat birazda böyledir
Allah, üstatlara da
sadık asistanlar nasip etsin
Yahya Kemal ile
Nihat Sami Banarlı
örneğinde olduğu gibi

kendi yaptığını
değerli, önemli gördüğü
bir ortamda
başka kıymetler
göz ardı ediliyor
insanda ki beğenme
ve beğenmeme geni
benliklere kurban ediliyor

devlette bir yerlere
gelebilme ihtimaliniz varsa
sosyal medya hesaplarınızın
olması pek istenmez
zarar görülebilir mantığı güdülür
ama şunu bilmek lazım ki
evlilik sözleşmesinin baştan bozulması
ileride bozulmasından daha iyidir

eğer bir esnafa
rakip olacak durumdaysanız
“para kazanmadığı, işin zor olduğu”
sözlerini genelde duyarsınız
eğer rakip olma durumunuz yoksa
“Allah bin bereket versin” derler

etkinliklerde
katılımcının isminin önde olması
avantajdan çok dezavantajdır
tereddütleri, korkuları
daha çok yaşarlar
sona doğru kalan dinleyiciler
daha çok vefalıdır ve sondakilerin
akılda kalıcılığı daha yüksektir

güçlü iken
kapıdaki kalabalık
zayıflarken kaçmaya başlar
bu durumu en iyi
siyasiler bilir

şair ve yazarların
en büyük handikapları
çıkar ilişkilerini saymaz isek
meslektaşlarının iyi okur
olduğu gerçeğini es geçiyor olmaları
bir bakanın
“ah şu okullar olmasaydı
ne iyi yönetirdim eğitim bakanlığını”

demesi gibi

bir yazar ve şairden
üstat ismi isteseniz
çok az isim zikrederler
ve genellikle de aramızda
olmayan isimlerdir bunlar
burada ki kurnazlık
ölenlerin kendileriyle rekabetten
uzak olmalarından olsa gerek

satrançta daha çok taktik
ve sonraki adımlar önemlidir
bu yüzden fazla beyin yorar ve
sıkıcı bir oyunda olabilir
tavlada ise şans gibi
faktörlerin etkisiyle
oyun daha eğlenceli denebilir
bizimkiler tavla
Rusya satranç oynuyor
ne dersiniz?

Rus ruletinde
taraflardan biri kaybeder
diğeri kazanır
Rusya’nın yaptığı da
rulet oynamak veya
“sonunu düşünen
kahraman olamaz”

edasında hareket etmek

sağ gösterip sol vuranları
öyle çok görüyoruz ki
bu tiplerin, ekmek yiyip
cambazlık yaptıkları yer ile
meşk ettikleri yerler çok farklı

ne kadar
büyütürseniz büyütün
insanlar genellikle küçüktür
büyük denen insanların
zaaflarını da bir görün

güzellik veya çirkinlik
mevzusu değil
yazı ve ses gibi
becerilerin önünde ki suret
büyüyü bozuyor
bazı tanınmış insanların
fotoğraf vermeleri mesela

bir ülkede taraflar
ve birbirine düşman
guruplar inşa ediliyor
bu bahanelerle o ülkeye
bombalar yağdırılıyor
Suriye ve bütün
Müslümanların yaşadığı
sorunun temelinde bu var

çaresizlik, umut
ve hayalperestlik
üçgeninde göçen insan
ne kadar mekân değiştirse de
mesafeler hep
dünya üzerindedir
iki göç istisna
doğum seremonisinden
sonraki ölüm elvedası

zor şartlarda ibadet yapmanın
ecri fazladır muhakkak
soğuk kış günlerinde
Cuma namazına geç kalmak
ve namazı dışarıda kılmak
camiye geç kalmanın
cezası olsa gerek

kötü niyetli
olunmasa da
dini değerleri
espri konularına
malzeme yapmak
hoş değildir

insanları evlendiriyorum
diyerek, süsleyip püsleyip
camekanlara doldurmak
sosyal bir ihtiyaca
karşılık veriyor mu
bilmem ama
maneviyatı dejenere ettiği ve
insanları metalaştırdığı kesin

kendi kelinden çok
başkasının keline
kafa yoran insan
kendi kusurunu
başkasında gören
ahmak insan gibidir

medya ve futbolda dönen
paraya hep şaşırmışımdır
kara para aklama olayını geçtim
reklamı, devede kulak görürüm
güç devşirme işi
giderleri birilerinin sırtına yükleme işi
ve en büyük birisinin de
devlet olduğunu gördüm

kışın çok rahat
ısınma imkanın varsa
yazın çok fazla çalışmaya
ihtiyaç duymazsın
ülkeler için
yer altı zenginlikleri
avantaj olduğu kadar
dezavantajdır da

öncesinde ajan, asker
ve polis olanlardan
devleti iyi yönetmesini
hiç kimse beklemesin
ülkenin kurtuluş savaşı
dönemlerinde
bir ihtimal beklenebilir

en güzelini
atalarımız söylemiş
‘su testisi
su yolunda kırılır’
 diye
pusat ve terör üzerinden
hareket edersen
gün gelir fikirlerinin
üzerine silahlar çekilir

heyecan verici şeyleri
yaşamak kadar
sıradan, klasik
işleri de yapmak gerek
hep aynı olan
bayram ziyaretleri gibi
yaşanılan bir olayı
birçok kez yazmak gibi
tekrarlar olgunlaştırır insanı

heyecan verici şeyleri
yaşamak kadar
sıradan, klasik
işleri de yapmak gerek
hep aynı olan
bayram ziyaretleri gibi
yaşanılan bir olayı
birçok kez yazmak gibi
tekrarlar olgunlaştırır insanı

yalıda da yaşasan
gecekonduda da yaşasan
misafir mahcubiyetini
hep yaşarsın
arada ne kadar da
konfor farkı da olsa
her ikisinde de
ortak payda
geçici sahibiyettir

ne
iki resim arasında
yedi farkı aramak kadar
heyecansız
nede
bön bön kitaplara bakan
bir kütüphaneci kadar
sevgisiz olmalı

sigara içen birinin
sigara içmeyin
demesi kadar
göbekli birinin de
açız açız demesi
abesle iştigaldir

tanınmış şair ve yazarların içine
kendisinin veya paslaştığı
arkadaşının ismini sıkıştırma
alicengiz oyunu sergileniyor
çoklarını gale alınma isteği
ve telaşı sarıyor
kıyıda köşede kalmayı
kimse istemiyor

insanlar için hata yapma
ihtimali her yaş için vardır
gençler için bu ihtimali
sıfıra indirgeme düşüncesini
biz büyükler neden bu kadar
hoşgörüsüz yaşıyoruz ki
belirli çerçevede herkesin
hata yapma lüksü vardır
belki de

eskiden, yel durdu ipliği
okunur üflenir düğümlenirdi
kurt ağzı bağlanırdı, kayıplarda
bıçak, okunup üflenirdi
cilt lekesi üzeri kalemle çizilirdi
tutarlılık oranlarını ölçmek isterdim
iyi hal kağıtlarını görmek isterdim
bütün bu yaşananların

yeni bir yere girmenin tedirginliği
ve yabancılığı üzerimizdeyken
şöyle bir bakıp çıkma
halini yaşarız hep
yaşlı bir devrimci şairin arasında
kalma ve gıkının çıkmaması gibi
bir ruh halindeyizdir
ne dar nede öylesine
geniş gelir dünyamız

düğmeleri yanlış
iliklememek için
bazen de alttan
başlaman gerektiğini
öğrenmen ve
kabahatlerinde
terlik ve ayakkabı
yemen gerekiyor

sosyal medya
nevi şahsına
münhasır bir alan
başka mecralarda
yetkin olan bazı isimler
bu zeminde çok
sönük kalabiliyorlar

üç artı bir ev isteyen
bir baba ve emektar bir anne
kadar kanaatkar olmak
her şeyin başı sağlık
temennisi ve
hayırlısı olsun duasını
yapmak gerek

belediye otobüslerinde
bayanların yanında
rahat oturamamamızın
nedenini hep
çekingenliğimize
tedirginliğimize yordular
saygılı ve ahlaklı yönümüz
hep geride kaldı

hüner önemli
olmasına önemlide
dümen ve istikamet
daha da önemli

devlet ve hükümet
düşmanlığından ün yapmış
bazı insanların, çevrelerin
devlet imkanlarından
sonuna kadar nemalanmalarını
pek anlayamıyorum

hakkı söyle hakkı dillendir
amenna
başkasına iftira etme
ve doğru olmayanı
yayma üzerinden hakkı savunma
hatasına düşme. doğru olanların
yanlış anlatılabileceği
şüphesini her zaman taşı

kıyıda, kenarda, köşede
olmak çok istenmeyen
bir durum olsa da
insan için geniş bir
görüş alanı içerebilir
merkezde ve önde
olma hali körlüğü de
beraberinde getirir

yazıyı bulan insanoğlu
hafızasının ve ezber
yeteneğinin önüne
setler kurduğu kadar
bu duyusunun
zenginleşmesine de
katkı yapmıştır

şehrine hatta ülkesine küsen insan
gidiyorum ha diyerek
ya kendisinin önemli
olduğunu söylemeye çalışıyor
yada bu bahaneyle
kendi reklamını yapıyor
‘küsmek’ konuşmamayı gerektirir
genelde salya sümük
geri dönüyor ya buda cabası

yapılan işlerde
mizaçlar, uygunluk, beceri
liyakat, ehlilik gözetilmeli
siyaset gibi bıçak sırtı
işlerle uğraşan bir avuç
dürüst insanında
insafsız eleştirilerle
şevkini, gayretini
kırmamak gerek

sanat, kültür, edebiyat
gibi alanlardan
elini eteğini çekme
eğiliminde olan
çoğunluktaki insanlar
nedeniyle toplum
gün geçtikçe
sığlaşmaya başlar

öğrencilerin sınavları
okul ve öğretmen
seçiminden ziyade
öğrencilerin
çalışkanlıkları oranında
birbirini seçme ve
sıraya girme halidir

ebeveynin
evladına gösterdiği
şefkat, sabır ve verme hali
kendi anne baba ve
kardeşlerine karşı
aynı oranda nüksetmiyor
bu durumu çevremizde
çoğunlukla görebiliyoruz
çekirdek aile modelinin
yaygınlaşması daha çok
bu sonucu doğurmuştur

insanoğlu, geçmişten çok
geleceğe yatırım yapar
geçmişe yapılan
tamir ve bakımda
geleceğe yapılan
bir yatırımdır
bu durum insanın
var olma ve dünyada kalma
dürtüsünüz en belirgin
sonucu ve göstergesidir

para, bir çok
olumluluk hali kadar
olumsuzluk hallerini de
beraberinde taşıyor
sadece parasını
harcayarak ömrünü
geçirenleri gördükçe
bu durumu
daha iyi anlıyorum

güven sorunu
yaşayan aydın
fabrika ayarlarına dönüp
aydınlatma görevini
topluma tarafsız
göstermesi gerekiyor
aydın nitelemesinin
içini doldurup
gerçek manada münevverler
yetişmesi gerekiyor

biraz yazıp çizdin mi
biraz cebine para girdimi
biraz tanınmış oldun mu
toplumu küçümseme
ve kendini beğenmişlik
virüsü sarıyor bazı insanları
akıl, mantık, vicdan ve
hak terazisinde olanlar
panzehire ulaşıyor sadece

eşe dosta askerlik
anılarını anlatabilmeli insan
atmış senede geçse aradan
askerdeki tekmilini
bir bir verebilmeli
bir karede olsa resmi olmalı
bazı isimlerin yanında
çavuş, onbaşı sıfatları
bir ömür olabilmeli
çay kahve içebilecek
bir asker arkadaşı
olmalı insanın

en güzeli dünyamızda
savaşların, silahların
ve askerlerin olmaması
mademki askerlik var
her erkeğin hayatında
bir tanede olsa
asker arkadaşı olmalı
paralı askerliğin
en kötü yanı bu olsa gerek

Ak Parti
istikrar, istikbal ve istiklal
söyleminde bulundu
kazandı
korku, tedirginlik ve
gerilim pompalayanlar
kaybetti

küçük olsun
bizim olsun diyen
parti başkanı
veya yöneticilerine
seçmenin mesajı
küçük olsun
sizin olsun
cevabıdır

herhangi bir parti
marjinal, egoist
faşist ve korku söylemleri
üzerinden vatandaşa
yaklaşmaya başlamışsa
o parti için küçülme ve
yok olma hali
geliyor demektir

seçimlerden
çıkardığım sonuç
herkes işine baksın
devlet devletliğini
partiler partiliğini
cemaat cemaatliğini
vatandaş
vatandaşlığını yapsın

bu bir deklarasyondur
Allah ömür sağlık verirse
bir dahaki seçimlerde
daha iyi yol, daha iyi tren
daha iyi havaalanı, yerli otomobil
yerli uçak vs. diyen
ve beni buna inandıran
partiye oyumu vereceğim
yandık, bittik, öldük, bölündük
edebiyatıyla kimse gelmesin yanıma

Ak Parti % 49.9 oy alsa
karşısında %50.1 oyu olan
daha fazla muhalefet var
diyecek yorumcular
çıkabilir bu günlerde
sakın şaşırmayın bunlara
matematik dehalıklarını
alkışlayın sadece

birileri zoru yaşayacak ki
toplumun geneli
kolaya kavuşabilsin
şefkat elli devlette
çatık kaşlı yöneticilerde
lazım bu topraklara

kimi insanlar hayatlarında
çok hatalar yapsalar da
yaşlılıklarında Allaha yöneliyorlar
kimileride yaşları ilerledikçe
münafık ve inançsızlıklarını
daha da çok gösteriyorlar
akrabalarında ne kadar çok
hacı hoca var diyerek
dine saldıranları
hiç saymıyorum bile

bir partinin, bir görüşün
bir cemaatin, bir tarikatın vs
trolü olan, trolü gibi hareket eden
vandallık yapan, sadece kurku, endişe
umutsuzluk pompalayan
tanıdıklarımda olsa
sosyal medyamda ekli
isimlerini siliyorum
kimse kusura bakmasın

eğer bir insanın
olmayan bir özelliği
var gibi gösteriliyorsa
bilin ki bu bir
alicengiz oyunudur

çok para kazanacaksınız
denen bir salonda
eğer bin kişi varsa
bu sözün doğrusu
çok para kazandıracaksınızdır

para lafını yaptıktan sonra
önce sağlık derler
ne hikmetse
önce sağlık lafını
söyleyip de
devamında para diyeni
pek görmedim

doymaya ve ölmemeye
çalışan insanoğlu
ne doyabildin
nede ölümsüzleştin

para para para diyen
İskender’in sözünün yanına
birde kalite kalite kalite
sözünü ekledik çağımızda

sıradanlığı
sıradanlaştırıp
sıra dışı olmak
gerek

bu gün iki duvar yazısı okudum
‘Türkistan’a özgürlük’
ve ‘Kürdistan’a özgürlük’
birincisi içimi açtı
ikincisi içimi acıttı
ve şunu düşündüm
ille de Müslüman ümmeti
ille de birlik, ille de insan

öteki, gücünü koruma
ve artırma amacında
beriki, güç kazanma ve
pastadan pay kapma çabasında
diğeri: sen hala anlamadın mı?

tarih boyunca
kimi fikirler önde
kimileri geride
olagelse de
kimi zaman eğilimler
dondurulmuş ta olsa
her dem her düşünce
hayatiyetini
sürdüre gelmiştir

küfürbaz için şu hayat;
küfürlerine verdiği
isimler ve
adı kötüye çıkmış
kelimeler taşır sadece

ne kadar
çok tepki çekse de
insan bedeni bazen
tersine tepkiler verir
ağlanacak yerde
gülümsemek gibi
ruh halinin zedelenmesinin
başka bir sonucudur bu

sevmek zordur
aşk daha zor
üzümün bile
tadı arttıkça
fiyatı yükselir

hayat
tanışma, buluşma
konuşma kadar basit
savaşmak kadar zor
sevmek gibi güzel
aşk gibi özeldir

hep başkalarının
üzümünü yersen
ya başkası olursun
yada bağlarının bekçisi

hiç
kelle almadan
diyet ödettirmeden
şehit vermeden
Devlet-i Aliye’yi
muktedir kılamayız

her şey yolunda iken
dürüst olamaz isek
sessiz sedasız
inişimiz olmaz
Allah tökezletirse
düşüşümüz hiç
darbesiz olmaz

herkes beni sevsin
diyen bir insan
herkes benim gibi olsun
veya ben
herkes gibi olayım
diyebilen bir insan kadar
ahmaktır bence

sanata sadece para gözüyle
bakan insanlar, bilsinler ki
emek verilerek
icra edilen her sanat
para kazandırmayabilir
insan ruhunun
zenginleşmesine ve
dolaylı getirilerin önünün
açılmasına vesile olur

eleştirmenler, editörler
ustalar ve duayenler
sanatçıyı ortaya çıkardıkları
kadar öldürürlerde.
kimileri sanatı ve sanatçıyı
bir kalıba sokarak yapar
kimileride rakip yapmak
istemez kendine

kendi yazdıklarını
nasıl buluyorsun diyenlere
yazdıklarıma çok güzel
demem, diyemem
eğer yazdıklarım içerisinde
orijinal değişleri yakalarsam
mutlu olurum

Ahmet Hakan’ı Kanal 7’de
ağzının içine bıyıklarının girercesine
haber sunuşunda çözmüştüm de
kimselere anlatamamıştım.:)

faşizan bir tutum
içerisinde olmak
istemiyorum ama
Kemal Derviş
Egemen Bağış gibi
örnekleri gördükten sonra
yurtdışlarından gelip
ülkemizin başına geçen
insanlara çok iyi
gözle bakamıyorum

sadece zengin müslümanın
tercih edildiği bir ortamda
kimse bana
‘bir lokma, bir hırka’
edebiyatı yapmasın

mutlu olabilmek
tamamen olmasa bile
kısmen de olsa
öğrenilebilir
sevmekte öğle
savaşmamakta öğle

çocuklarıyla, eserleriyle
şanıyla yaşamayı arzulayan
ölmemeye çalışan insanoğlu
bilesin ki her bir tohum
sonunu bile bile filize duruyor
rabbine yöneliyor ölümle

devlet başkanını
tarikat, cemaat liderini
yazarı, şairi, sanatçıyı vs
kısaca herhangi bir insanı
büyüteceğim derken
öleceklerini bile bile
insan üstü bir varlık
haline sokmamalı

tercihlerimiz
hayatımızı belirler
yol tarifini bile
insanların anladığı
dilden yaparız
kimilerine camiye göre
kimilerine bankaya göre

kimi insan
sadece yaşar
kimileri de yaşadığını
illede gösterme ve
anlatma çabasındadır

çocuk gülümsemeleri
kuş cıvıltıları
çiçek rayihaları
yok olmaya başlamışsa
savaşlar gelmeye
başlamış demektir
ütopik bir fikir ama
büyükler yerine keşke
çocuklar yönetse dünyayı

kurban bayramı
geldi geçiyor bak
din hakkında
kurban hakkında
zırvalayan çıkmadı henüz
ezberlediğimiz şeyleri
söyleyip duruyorlar
hep böyle sussalar keşke

ne kadar yetkilerine sahipsen
o kadar yetkinsindir bu hayatta
alttan, üstten hatta yandan
yetki gaspına uğruyor insan
pasifize olmada deniyor bu işe

çalışkanlar içinde
vasat kalmaktansa
tembeller içinde
çalışkan kalabilmek
yeğ geliyor bana

insan ikiye ayrılır
güçlü olmaya çalışan
ve güçlü kalmaya çalışan
gücü ve güçsüzlüğü
genelde nedense
para belirliyor

bizim nesil
horoz şekerleriyle ve
bayramlıklarıyla mutlu olabilen
ağırlaşan kumbaralarıyla
hayallerini büyütebilen
bir nesildi

bizleri, karı koca ilan eden
evlendirme memurları
değil midir?
koca karı ilaçları
iyileştirmedi mi?
yüzyıllardır insanları
bazı kelimeler
kötü değil aslında
bizleriz kabalaştıran

-ekonomimiz bitti diyenlere-
telefonla konuşurken
çok para yazmasın
diyen neslin
sık sık kontörü biten
evlatlarıyız biz
sakın ola ki kimse
korkutmasın bizi
yoklukla :)

hayatımızda yediğimiz
çelmelerin birçoğu
ödül olarak döner bize
bunu her zaman
göremeyiz sadece
çelme takılarak düşürülen
Suriyeli mültecinin tek farkı
çelmeyi ve ödülü
aynı anda görmesidir

asıl olan sevmekse
sevdiğini gösterebilmek
sevginin vücuda kavuşmasıdır
ebeveynin çocuğuna
sevgisini gösterebilmesi gibi
imanlı olan insanın
ibadetini yapması gibi

dindar olana
en ufak kusuru
çok gören mantık
dindar olmayana
her günahı
mübah görmenin
bir sonucu olsa gerek

insanın kendi
uyumsuzluğundan çok
çevrenin uyumsuzluklarını
görmesi
en mantıklısı gibi
geliyor bana

eskiden insanlar uzun mu
yaşarlardı bilmem ama
günümüzde ölümlerin
habersiz, sessiz
ve ani olduğu kesin

üst makam ve mevkilere
gelmek gibi
bir durumum yok ama
eğer olsa idi
yazdıklarım çok iş
açardı başıma

kirli işler için kendini
kullandırmamalı insan
devlette olsa
cemaatte olsa
hiç fark etmez
Allah akıl fikir
vermiş sonunda

büyük olmak için
kırk takla atan insan
yeter ki
Allah şaşırtmasın
sıradanlığı bile ararsın

Kâbe’deki vinçleri
yapılaşmayı gördükçe
yüz yıl öncesi
İlk fotoğraflarına
dönesi geliyor
Kâbe çevresini
komple yıkası
geliyor insanı

ülkeyi yönetmeye
talip olanlar
kerameti kendilerinde
görmeyip
milletin gücünde
sinerjisinde aramalıdırlar

gök kubbenin altında
anneler gözyaşlarını saklarken
bayram gelecekmiş umurumda mı?
ellerim soğuk hüzün odalarında
kırık bir mevsim yaşadığımız
geri dur eylül
unutulmaz bu acı

yarı giyinik kızlar
kadınsı düğünler
kimilerine göre
günah paylaşımı
kimilerine göre
evliliğe teşvik

herkes
bir yol tutturmuş
olsa da ölüm
dörtnala koşuyor

yaşadığımız
sorunların
ana sebebi
maddeyi önde
manayı geride
tutmamızdandır

yeni gelen her yeni nesil
önceki nesillerin dünyaya
sahiplenme benliklerini
vazgeçilmezlik
takıntılarını kırıyor

dürüst ve ahlaklı olmayı
öğretelim çocuklarımıza
gerisi teknik mevzu

sosyal medyada
olumsuzluklara karşı
duyarlı olduklarını
ima eden zevat
dünyayı yönetenlerde
sizin gibi maalesef
  
hayat
oyalanacak ve
vakit öldürecek kadar
çok uzun değil

biz küçükken
ellerimizin, ayaklarımızın
öpülünce iyileştiğini
zannetmemiz gibi
saf kalabilseydik

hayatın her evresinde
parayı veren
emirde veriyor maalesef
para almadığımız için
özgürce yazıyoruz
ne büyük nimet

deniz kıyılarında
sınırlarda
dert dinlemeyen
hal hatır sormayan
çareler aramayan
ve çareler üretemeyen
bir dünya oldukça
mülteci ölümleri
devam edecektir

iki aylık seçim hükümetini dahi
kurmaya yanaşmayan partiler
erken seçim sürecinde
halkımıza neler söyleyecekler
merak ediyorum
kim doğru hareket etmiş
kim yanlış hareket etmiş
bunu seçmen en iyi şekilde
değerlendirecektir

özellikle Ak Parti
seçim ittifakları kapısını
her zaman açık tutmalı ki
uzlaşı kültürü yaygınlaşsın
küçük partiler
kendilerini gösterebilsinler
ve de ülkemiz için yeni
alternatifler doğabilsin

bana bir akıl ver de
düşüncelerime ket vurup
dağıtmasın fikrimi
toplasın beni
olmadı dürr-i meknun
kalsın sadece

bazen parti törelerini
parti sultalarını aşarak
halkın yanında olarak
tarihe kahraman
olarak geçiliyor

kendinin olmayanı
vermek gibi
hem zor hemde kolaydır
devleti yönetmek
akıl baliğ bir iştir

gelin felsefe yapalım
akıla akıl katıp
akıldan akıl silip
ölelim biraz

kendi fikriyatlarının
kendi partilerinin iktidarında
her şey güllük güneşlik
olacağını zanneden zevat
dünyanın dönüşü ve
insanın ölümü gerçeğinde
hayatı irdeleyelim birazda

ülkemize ihanet edenlerin
kaçmasına bazen
müsaade edeceksin ki
ihanet edenlerin heykelleri
yandaşlarınca dikilemesin
suçları katlansın ve
‘suçu olmasaydı kaçmazdı’
denilebilsin

kitapla, dergiyle
şiirle, edebiyatla
uğraşan insanların
parasal işlere yönelmesini
bir kayıp olarak görürüm
ne kadar çok para
kazanırsa kazansınlar
para içinde kaybolup
yazarlara sponsor olurlar

Millet, partilerin
şartına şurtuna bakmaz
hükümet kurup
anlaşabildiniz mi
ona bakar

yandık bittik edebiyatı kadar
hamasi duygularla hareket etmeyi de
yanlış bulmakla beraber
günümüzün sıkıntılarını
hamilelik sürecini zor geçiren
bir anneye benzetiyorum

mevzu ne Kürt ne Türk
meselesidir
bütün mesele
devşirildiklerini ve
Türkiyeleştiklerini
zannettiğimiz Ermenilerin
uyanmasıdır

kardeşleriyle görüşmekten
iletişim kurmaktan imtina edenler
çocuk ve torunlarıyla mutlu mesut
yaşamayı düşlüyorlar ya
şaşıyorum bu işe

ne zaman devletimiz
eğilimler, cemaatler ve
para baronları dışındakileri de
yönetime dahil edip
güvenir ve öz güvenlerini artırırsa
ülkemiz bağımsızlaşmaya
ve özgürleşmeye o zaman başlar

otuz yıl önce
köyünden çıkanların halleri
parayı bulamayanlar
şehirde tutunma çabasındalar
parayı bulanlar
deniz kenarında tatildeler
ve azda olsa köylerine
villa yaptırmaktadırlar

acıkanlar
karnı doyup takışanlar
ve bakışanların yaşadığı
sacayağı hayat işte bu

hayat
‘ben yaşlandım’ diyemeyen gönül ile
‘ben öleceğim’ diyebilen aklın
flörtüdür aslında

ölüm eşitliyor insanları
zengin fakir
hiç fark etmiyor

günümüzün dünyasında
deli addettiğimiz insanların
yaşadıkları boyut gereği
kendi dışındaki insanları
akılsız görmeleri
kuvvetle muhtemeldir

nasıl olsa Hdp %10 barajını
aşmaya başladı
barajı %5’e indirelim de
küçük birkaç parti
meclise girebilsin
gerçek oylarını
görebilsin partiler
ve yeni iktidar
alternatifleri doğabilsin

koltuğunun altında
iki karpuz varsa eğer
birinin emniyeti için
diğerini feda etmek
zorundasın

herkes yazacak çizecek diye
bir gereklilik yok ama
herkesin okuma zorunluluğu
her zaman vardır

okullar, adliye sarayları gibi binaları
ne zamanki gösteriş dışında fikirlerle
ve ruhla yenilemeye çalışırız
o zaman çoğu kurumu ayağa kaldırırız

medeni toplumlarda
üretim çok çeşitlidir
herkesi tarlaya bahçeye
gönderen komünizm rejimlerin
düştüğü hatalara düşmemek gerek

büyük devletler için
ne kadar zafiyet olarak da gözükse
bazen büyük balıkların da
yem olarak feda edilmesi gerekiyor

kötü yönetici:
kendileri yönetici değilken
hiç çalışmak istemezler
işleri güçleri kaytarmaktır
yönetimlere geldiklerinde
dört dörtlük iş isterler
bilirler ki çalışanlardan çok
kendileri yükselirler

kanunları eğerek bükerek
açıklarını bularak
hareket edenler
zamanı geldiğinde
aynı kanunların
başınıza çorap örmesini
çok görmeyiniz

istikşafi görüşmeleri
bir an sonlandırıp
istikbali görüşmelere
geçilmeli
ille istikrar
ille istikrar denmeli

bir hayatım daha olsa
sırada bekleyen
o kadar çok hatam var ki

bot boyamaya
sakal tıraşı olmaya
benzemez
doğudaki askerlik
batıdaki askerliğe
siperde gövden
beyninde silah sesleri

beş yaşın
bütün sorumluluklarını
kabul ediyorum
neydee benim donduymaaaam...

‘haka’ sınıda yapıp dansın
düğün dernek hal mi bıraktın
bir güzeli bin göze teslim edip
sarılacak bir yâr mi bıraktın
kalemlerini kırıp ahlakın
adabı muaşeret mi bıraktın

sağcılarla görüşmelerini
solcu dostlarından gizleyenler var
ya solcuların bulunduğu mahalleden
kovulmaktan korkuyorlar
yada böyle davranmakla
kendilerini büyük adam
olacaklarını zannediyorlar

kimi zaman işbirliği adında
kimi zaman zaaflarımızı kullanarak
eğiterek, etkileyerek, para vererek
kendilerine hayran bırakarak
ruhlarımızı satın almışlar
Abd-İsrail-Siyonizm-batılılar
dindar, milliyetçi
solcu, parti, cemaat olmamız
hiç fark etmemiş

muhafazakar ailelere
dikkat edin
çocukları din konusunda
çok çeşitli düşünceleri
deneseler de
anne ve babalarının
yaşadığı Müslümanlığa
dönüyorlar sonunda

eleştirilen için eleştiri
ne kadar moral bozucuda olsa
eleştiriden korkmamak gerek
insaflı olduğu müddetçe
insanı geliştirir

her önemli günün
milli bayram olmasını isteyen
bazı insanlarımız
günlerin öneminden çok
daha fazla bayram
daha fazla izin yapalım
demiyorlar mı sizce?

yirmi sene öncesinin
doktor ve hemşirelerinin
fırçaları hafızamdayken
şimdi devlet hastanelerinde
özelde miyim devlette miyim
anlayamıyorum?
ya ben değiştim
yada sağlıkçılar çok yol kat etti

kıskanılıyorsan
gıpta ediliyorsan
aynı zamanda
hak ve halk yolunda isen
doğru yoldasındır demektir

zor günlerde
kin nefret cümleleri kuran kimi şairler
iyi günlerde çiçek böcek şiirlerinizle
bizleri oyalamayın bari

ne kadarda vitrin olarakta bulunsan
İhsan Özkes, Ertuğrul Günay
Nazlı Ilıcak örneklerinde olduğu gibi
yaşantınla fikirlerin
bulunduğun yerle uyuşmuyorsa
dikiş tutmuyorsun

ne zaman ki
iyi insan olma
iyi vatandaş olma öğretilerini
ülkemizin insanlarına öğretiriz
o zaman ki
karmaşadan ve kavgalardan
kurtulmaya başlarız

iktidar olup adamlarına kadroları dağıtacaksın
muhalefetin eleştirilerine muhatap olacaksın
kavga edeceksin, yurtdışlarına gideceksin
uçağa bineceksin vs vs.
boşuna değil Bahçeli’nin muhalefette kalma isteği

herkesin
kendi acısında
kendi yarasında
insanlığı aklına geliyor
herkes kendi acısını önceliyor

Arabistan’a gidilmeden de
okullarda başörtülü öğrenciler
okumaya başladı.
Bazılarının korkulu rüyası
şeriat gelmedi.
Meclise başörtülü milletvekilleri
girince ülke batmadı.
Bu durumu
Demirel dünya gözüyle gördü.
Keşke Ecevit’te görebilseydi.

beş bin yıldır var olan
saban ve kağnıyı görüp de
internet, bilgisayar
ve uzay çağını yaşayan
bir nesil olarak
avantajlı mıyız değil miyiz
bir türlü çözemedim

insan
kendi cümleleriyle
kendisiyle ilgili haberleri
neden başkalarının ağzıyla
yazar ki?
‘ben büyük adamım’ mı
demeye çalışır?

zor zamanlarda kim kılıç sallamış?
ganimetlere ilk kim üşüşmüş?
iyi bellemek gerek
kahraman ve yağcıları
görmek gerek

iktidar olmak istemeyen bir parti
devlet olmak isteyen bir cemaat
bir terslik var bu işte
ya cemaat parti olmalı
ya parti cemaat

dün yaşandı bitti
bu gün ve yarın neleri doğru yapabilirizin
kritiğini yapmak ve bu doğrultuda hareket etmek
en mantıklısı gibi geliyor bana

kendilerini devletin, vatanın sahibi görüp de
paralı askerlik fırsatından yararlanan dostlar
sizler bari başkalarının fırsatları değerlendirmelerine hoplamayın

‘şeker bayramı’
‘şeker tadında bir bayram’
sözlerini boykot edip
-ramazan bayramı- demek en güzeli
(hemide şeker sağlığa zararlı)

-Bayramda çalışanlara-
işe girmek için hayatla hep kavga ederiz
işe gireriz, ‘Bayramlarda çalışmayalım’ kavgasını ederiz
eğer bayramlar için ek bir para alırsak ‘ille ben çalışayım’
kavgasını ederiz, velhasıl işimiz gücümüz kavga

şehit annelerinin gözyaşları yağarken
bayram gelmiş umurumda mı

doku uyuşmazlığını bile bile
yapılan cerrahi müdahalelerin sonu
hep kangrenle hep hüsranla sonuçlanmıştır
hükümet kurma çalışmalarında ve
cemaatlerin yaklaşımlarında
buna dikkat etmeleri gerekmektedir

Kemal Kılıçtaroğlu, ‘Benim adım Kemal’ derken
Kemal Sunal’ın tiplemelerini hatırlatıyor bana

gururlu ve mağrur yaşayan insanın
ölüm anında ezik olacağı kesin

ne kadar yaş sırasına da girsek
dizilmişiz hepimiz ölmek için
aralardan seçilmemiz an meselesi
bahanelerimiz farklı farklıda olsa

eski Türkiye sevdalıları
‘eskiden her şey yolundaydı, her şey doğruydu’ derken
daha çok ‘eski Türkiye menfaatlerime daha uygundu’
demiyorlar mı sizce?

zaman gelecek yeni Türkiye diyenlerin
yeni Türkiye’si de eskiyecek
bunu bilerek hareket etmekte fayda var

etliye sütlüye karışmayan
hep güçlünün yanında olan mantaliteyi
sorgulamak daha yerinde bir karar olacaktır

dertlerle dertlenenlerin
yaşadıkları yerdir vatan

ölümlerde olsa
yaşayanlar için hayat mücadelesi
devam ediyor

bu gün doğru gördüğü bir hareketi
yarın yanlış görülebiliyor
ne çok şaşıyor insan

üç milyonu aşkın Suriyeli kardeşimizin
 sorumluluğunun üzerimizde olması
Doğu Türkistan ilgisizliğini doğurmamalı

gün geçtikçe insanoğlunun iş gücü azalıyor
can sıkıntısı çekmeye başlayan insan
kendini  yemeye, giyinmeye
eğlenceye, hobilere vuruyor

iyi ki yırtık kot pantolon modası var
kot pantolonlarım yırtıldıktan sonrada
bir süre kullanabiliyorum
fakir fukaraya bu tarz modalar faydalı oluyor

her okuma kazmalığını
her yazma azmanlığını alır

-laiklik havarilerine-
kulun kanunları hep değişiyor
değişmeye mahkum
Allah'ın kanunları hep aynı yerinde kalıyor

hiç bir ev, hiç bir bahçe, hiç bir iş
insanın kendi canından daha kıymetli değildir
zaman zaman insan kendine nefes alma alanları
oluşturmalı

yaşı büyüklere
ismiyle hitap etmek
ne çok itici
gevurlar hatırıma geliyor

büyük büyük çok paralı
tatiller yerine
küçük küçük gezmeler
daha elzem benim için

işi para ile ilgili olanları saymaz isek
sadece para, alışveriş, yeme içme
ve giyinme gözüyle dünyaya bakanları
çok itici buluyorum

beyaz Türklük yüksek meblağ para ve
sonrasında oluşan bir olgudur
sonradan görmeleri saymazsak tabi

Nişantaşı’nda oturan beyaz Türkler
iyi ki benim oy verdiğim partiden değiller
ezilmişlere, zencilere selam olsun bu arada

cemaatlerin, tarikatların gerekliliğini
öğle beynimize soktular ki
haşa, dini ikinci plana aldık

beyaz Türk haline gelen cemaatte
ya çok paraları olduğu için beyazladılar
ya da beyaz Türkleri
cemaatleştirme çabasındalar

kendi hayatını yaşama özgürlüğün varsa
mutluluğun önemli bir kısmını elde etmişin demektir

başkalarının tahakkümü, yönetimi altında yaşıyorsan
yarı açık hapishanedesin demektir

Camide en ön safta namaz kılmak istiyorsan
Camiye en erken gelmeyi ve en son terk etmeyi
bilmen gerek

yarın öleceğini bilmek
bu gün ölmeyi göze almak demektir

sadece dindarlara atfedilen mahalle baskısının
diğer çevrelerde olmadığını ve daha az olduğunu
kim inkar edebilir ki?

Allah, her insana yaşamak istediği
hayatın bir bölümünü de dahi olsa nasip etsin

yüz yılda olsa
bir nesil devri kapanıyor
Kenan Evren ve Süleyman Demirel gibi
ölüm ne çok ders veriyor

cenaze seremonisi gibi ritüeller dışında
Dini İslam’ın hayatımızda olmasını istemeyen
bir güruh var maalesef ülkemizde
bunlarla mücadele eskiden olduğu gibi
bugünde yarında devam edecektir

erken seçimle herkes kendi partisinin
tek başına iktidar olabileceğini zannediyor
dünden bu güne insanların parti tercihleri değişmez
bunun için zaman gerek

iktidar olup
sosyal projelerle
sosyal demokratları
milli projelerle milliyetçileri
dini özgürlüklerle dindarları
ezilmişleri ve halkı memnun edesin

umulmadık bazı çevrelerin
umulmadık bazı partilere oy topladıkları görüldü
bunları bir yerlere-yüreklere- not etmek gerek

Ak Partinin tek başına iktidar olamaması
belki de daha hayırlıdır
en azından parti rehavetten kurtulup
silkeler kendini

HDP’nin barajı aşması
başka belaları defetti belki de
ülke kargaşadan, zor durumdan kurtuldu

parti oy oranlarından önce
temiz yüreklerin oranını artırırsak daha yerinde
ve isabetli olacaktır

İstanbul’un fethini dolu dolu kutlamaz isen
Azerbaycan ve Türkî cumhuriyetlerle
doğru dürüst iletişimin kurmaz isen
en iyi uçağı, en iyi yolu, en iyi treni vs.
ben yapacağım demez isen
ben ne yapayım senin milliyetçiliğini

Sezai Karakoç’u çok insan sever sayar ama
bu insanların birçoğu Yüce Diriliş Partisine oy vermeyi düşünmez
aynen bunun gibi, cemaat cemaatken parti partiyken
insanlar için değerlidir
taş yerinde ağırdır yani

tahmini oy oranlarım, seçimden bir gün önce
( 06.06.2015 )
AK Parti % 43.3
CHP % 26.2
MHP % 16.4
HDP % 8.9
Saadet % 4.4
Diğer % 0.8

7 Haziran 2015 yılı seçim sonuçları:
AK Parti % 41
CHP % 25
MHP % 16
HDP % 13
Saadet % 2
Diğer % 3

sosyal medyada, internette
karşısındakini, tanıdığını görmemek için
elinden, gözünden geleni yapanlar var birde
gizliden gizliye takip etmeyi de ihmal etmezler bu tipler

28 Şubattan daha kötü durumdaymışız
çile çeken bir Müslüman olmamışında
işkembeden sallıyorsun bu yüzden

ne günlerden ne günlere geldik Allah’ım
eskiden, iki baş örtülü çocuk ilahi okur
laik sistem için tehdit olurdu
dhkp-c gibi örgütler
kendimi bildim bileli yıkarlar yakarlar
sistem için çokta sorun olmazdı

çevremde kendini MHP’li addeden solcular
ve kendini beyaz Türk zanneden zenciler var

ne yaparsan yap
insanlar kendi gibi olan insanları genelde seviyorlar

HDP gibi partilerin sistem içinde olmasını
daha yerinde buluyorum fakat
-AK Parti düşük oy alsın yeter ki-
diyerek oy kullanılmasını
doğru bulmuyorum

ister sağ cenaha bakın ister sol cenaha
kendilerini bir yerlere monte etme çabası güdüyorlar
-ayrı gezen koyunu kurt kapar –diyor özgürleşemeyenler

A partisinde değilken
yandık bittik edebiyatı yaparlar
A partisine girince her şey güllük gülistanlıktır
A partisinden ayrılınca yine aynı çığırtkanlıktadırlar

çay fotoğrafları eşliğinde şiir ve yazılarımı paylaşınca internette
yazı ve şiirlerimin beğenilerinin arttığını görüyorum
keramet çayda mı?

etkinliklerde ki bürokrat takıntısını anlayamıyorum
uzun uzun konuşmalar, taltifler, övgüler
sanki bürokrat olmayan bizler
konu mankeni olarak bulunuyoruz salonda

bir takım yöneticilerin
ağır durma, yabancı literatüre göre
cool olma halleri yüzünden
iletişim kuramıyor konuşamıyor insan
farkında olsalar keşke bu gurur ve kibir hallerinin

insanlara bakıyorum
düşünceleri ile hareket tarzları uyum içerisinde
sendikasına bakıyorsun partisiyle uyumlu
izlediği televizyona bakıyorsun oy verdiği partiyle uyumlu
bu yüzden kimse kimseye yandaş ve muhalif suçlaması yapmasın

bir ay boyunca sadece cemaatin kanallarını izleyin
diğer ay iktidarın, başka bir ayda muhalefetin
ne durumda olduğumuzu görün
sonrasında kimse bana, ille bizim partiye oy ver demesin

ceplerine biraz para girdimi
kendini beyaz Türk zanneden o kadar çok insan var ki
aynı mahallede aynı apartmanda oturursun
hatta aynı işi yaparsın
birde seni zenci görürler

mezarımın köyümde olmasını veya
Sivas’ta olmasını isterim
ismimin önünde şair yazmasını
ve bir dörtlüğümün yazmasını isterim
ismim adına şiir yarışması düzenlenmesini
basılmamış kitaplarımın basılmasını isterim

kraldan çok kralcı olmamak gerek
bir yerlere senin sırtında gelirler
başka yerlere yaranmayı amaç edinir bu tipler

yerel yönetimlerin yerinde olsam
çöplerde ayrıştırma yapan kardeşlerime
her türlü taktiri teşekkürü ederdim
ne kadar önemli bir iş yaptıkları görülsün

düzene uyan ne kadarda uysal bir milletiz
bir cep telefonu modelini bitirmeden
diğer modele geçmiyoruz
aranılan bir tüketiciyiz-müşteriyiz

dört tane kıçı kırık engelli arabası alınsın diye
kapaklarını alarak koca koca bidonları çöpe attım
kim çıkardı bu kıçı kırık projeyi ya?

insanı geliştiren yöntemlerin en önemlisi
vicdani, insani ve merhamet odaklı olmasıdır
insanların daha çok bu yönlerinin geliştirilmesi
amaç edinilmelidir

çocuk ve bebekte buluyor insan
en saf en temiz en doğal halini sevginin
daha çok sevgi açlığını gideriyor

kullandığımız isim farklılıklarına bakın
Esed-Esad, Pekeke-Pekaka, Ak Parti-Akepe gibi
ne kadar tarafgir ve politize olduğumuzu göreceksiniz

beş bin yıldır var olan saban ve kağnıyı gören
internet, bilgisayar ve uzay çağını yaşayan bir nesil
olarak avantajlı mıyız değimliyiz çözemedim

itlerin
çok olduğu yerlerde
merhamet duygusu gelişmiş
dalaşmalara boğuşmalara
karşılık verebilecek
yardımcılarda
gerekiyor

ben çocukken köyde yaşlı bir dede
ev ev dolaştırır, televizyon izlemek günahtır
dedirtirdi bana. deli derlerdi dedeye
şimdi dedeyi ve deliliği daha iyi anlıyorum

devleti yönetenler anne ve baba gibi olmalılar
ebeveynler, yapabileceklerinin vaadini vermelidirler
abartılı vaatler, bekara eş boşamak kolay sözünü hatırlatıyor

muhalefet partileri vaatlerinde
inandırıcı olsalar daha iyi olur
bol keseden atışlara karşı insanların karnı tok

Miraç kandilindeki gördüğüm dini manevi hava, ortam
ülkemize vurulan İslam mührünün kuvvetini, sağlamlığını
bir kez daha göstermiştir

devleti yönetmek, cemaat yönetmeye benzemez
cemaatte; amaç, yöntem, insanlar daha düzenlidir
devleti yönetmek daha karmaşık ve zordur

cenazende çok insanın olmasını istiyorsan
cami cemaatiyle iyi geçinmeye bak
-Kenan Evren cenazesi-

her ne kadar küfrün sesi yüksek çıksa da
(gürültü patırtıya sebep olsalar da)
küfrün abad olduğu görülmemiştir

kamu oy yoklamalarından 3- 5 olan partinin
iktidar olmayı hedefliyoruz sözünü anlarımda
% 17.9 küsuratlı oy beklentisindeki abartıyı anlayamıyorum

cemaatin alt kademelerindeki
samimi insanlar için üzülüyorum
makama mevkie gelenler diyetlerini ödüyorlar
maddi yönden bağımlı olmak zor bir durum

hep başkasının silahıyla savaşa çıkarsan
gün gelir sende bir başkası oluverirsin

parti oy oranlarını değil de
temiz yüreklerin oranını, sayısını artırsak
daha yerinde ve isabetli olacaktır

yüzde 2, yüzde 3 oy alan partiler bile temiz kalamazken
yüzde 50 oy alan parti nasıl temiz kalabilsin ki

bir insanın işkolik olduğunu nasıl anlarsınız?
bütün paylaşımları işiyle alakalı olursa
insanın işini sevmesi güzel şey ama
işe bağımlılık kötü

doğruluktan dürüstlükten dem vuran siyasiler
Hz Mevlana’nın dediği gibi
imkanı ortaya koyunca sizleri görmek gerek

-parasız adam gereksiz adam-
tezini desteklercesine
milletvekili adayları para harcıyorlar

geçmişinin başarılarla dolu olduğunu söyleyen siyasetçinin
çevresindekiler ne iş yapar. Bu cümleyi kendi kurduğuna göre
gerisini siz düşünün

Bekaroğlu’nu dinledimde,
Chp’nin gerçekte ne kadar mübarek bir parti olduğunu
oyumuzu bu partiye vermemiz gerektiğini anlattı durdu
siyaset sen nelere kadirmişsin

-ben kıkırdamadım amca-
çocukluğumun bütün yaramaz kıkırdamaları ensemde; şap şap.
bu yüzden ki, namaz saflarında sizden uzak duruşum çocuklar
n’olur n’olmaz

eskiden fotoğraflarımızı rica üzerine başkalarına çektirirdik
şimdi fotoğraflarını bile başkasına çektiremeyen insanlar var
selfie, öz çekim modasını bu sebepten çıkmıştır.

ölüme sevinmek doğru değil ama
iyi ki ölüm var iyi ki cehennem var
demekte bir sakınca yoktur zannedersem

Suriyeli bir çocuğun doğumu ile
İngiltere veliaht prensinin çocuğunun
doğumu arasında fark olmamalı
bu farkları koyan insanlık bizler utanmalıyız

İngiltere veliaht prensinin bebeğinin olması
Krallığın hiçte sembolik olmadığını bir kez daha gösterdi
Bu doğumu haber yapan bizden kimileri
ya sömürgecilik ruhunu çok derin taşıyorlar
ya önemli menfaatleri var
ya da çok saflar

başlangıçta sembolikte olsa
mezhepleri içine alan Halifelik sisteminin ihdas edilmesi
artık İslam ülkeleri için şart ve gereklilik olmuştur

Recep Şaban Ramazan isimleri üzerinden alay edildi, güldük
başı kapalı çaycı temizlikçi odacı itilip kakıldı, üzüldük
sakallı, ya düzenbaz yada tecavüzcü oldu, küfrettik
günü gelen ölümlülere ne hikmetse, ağladık

Allah’ın ipi yerine başka iplere sarılan insan
ibretlik şamar her dem yüzünde
fani, ölümlü dünya anla biraz

insanların hangi partiden olduğuna değil de
Amerikancı Avrupacı olmamalarına dikkat etmek
yerel, Anadolulu ve bizden olmalarını gözetmek gerek

hiçbir şey yok gibi davranan
her şey yolundaymış gibi gözüken cemaat
silkelen, kendine gel Müslüman biraz
beş yüz gün, iki anahtar derken
nerelerden nerelere geldik Allah’ım
bol keseden atan siyasilerden bizleri koru

-benimde annemin, kız kardeşimin, halamın, teyzemin vs
başı kapalı- diyenler, her haltımı maruz görün mü demek istiyor
Yoksa – bende sizdenim- seremonisini mi seslendiriyorlar

bir ülkede kanun düzen olacaksa
suça ceza herkese aynı olmalı
solcunun ve sanatçının suç işleme özgürlüğü diye bir şey olamaz

Suriyeliler çıkıp gitsin diyen zihniyet
Allah korusun, bizimde zorda kalabileceğimizi hiç düşünmezler mi?
-Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın- mantığımı mı yoksa

yola çıkınca
ancak anlıyor insan
yolda kalmışlığı, yolsuzluğu, yoksulluğu

partililerin birbirlerine küfürlerini
daha çok duymaya başladık bu günlerde
küfür edeni duydukça,
küfürbazın partisinden nefret ediyorum

parti başkanlarının yerinde olsam küfrü yasaklardım
bilsinler ki her küfür oy kaybettiriyor kendilerine

rütbesi yükselen komutan eski rütbelerini ne kadar sökse de
rütbeleri değerli kılan askerlik ve askeri elbisedir
insanlık alt yapısında alınan bütün rütbelerde böyledir

düşmanlık iyi bir şey değil ama
düşman olmada da bir sıralama olmalı
(Araplara düşman olduğumuz kadar
İran’a düşman olduğumuz kadar)
ABD’ye, Avrupa ya düşman mıyız?
Birçokları bu soruyu kendine sormalı

güç odaklarıyla ve eğilimlerle yönetilen ülkemiz
devleti artık devlet erkleriyle yönetmeye başladı
bütün kavga, bütün mesele bu

--ya huyundan ya suyundan --
bana kim olduğumu söyle ki
sana kim olduğunu hatırlatayım

kaleleriniz yıkılırken birer birer
çılgınca veryansın çabalarınız neyin nesi
gösterdiğiniz yiğitlik seremonisi boşuna

münzevi hayat tarzını, hayat felsefesini benimseyen
ne kadar az insan var.
çoğu çaba popüler alanı destekliyor
bu alanı hareketlendiriyor

insanın fıtratından gelen özellikleri çokta deşelememek gerek
kişisel gelişim vs yöntemlerle, zorlamalarla
insanı olduğundan daha farklı mecralara çekmek
başka arızalara sebebiyet vermektedir

kahramanlık taslayan profesör
neyle kiminle savaşın senin
bilmez misin ki insanlar ölümlüdür
insanlar aciz insanlar et kemik

Mehter marşı uyandırıyorken genç yürekleri
boşuna değil gayri Müslimlerin vaveylası veryansı

ninnilerle balalarını uyutan anneler görsek de
gün gelecek yiğitlerini uyandırıp cepheye gönderecek

üst sınırda üst limitte gençlerin enerjisi
gün geçtikçe ibre düşüyor
azalmakta heyecan

insanın en büyük savaşı kendisiyle
ikincil sırada dünyayla zannımca
en ölümlüsü de insanın insanla olanı

her yürekte ayrı bir insan
her insan ayrı bir dünyalı
dünya içinde dünyaları yaşıyorsun

genç olduğunu göstermek için gençliğinden
ve orta yaş döneminde gençleri anlama telaşıyla
yaşlandın gittin be ya

bizi hep bizle sınıyorsun
ne bağlanıyorsun sen bize imtihan dünya
kılıcını kuşanıp, nefisle geliyorsun

depremi, gümbür gümbür bedenlere yaşatan çürük bina
taş, çakıl ve çimentodan ibaret, Azrail misin sen cana?

sırtını, kalorifer peteğine yaslayarak şiir yazan şairim
nerede sımsıcak düşlerin, nerede hani güzel şiirlerin

çizik çizik asfalt, parıldayan fosfor, beni sana taşır
engin ovalar, dik yamaçlı dağlar, sevdamı yâre aşır

Üsküdar’da kurulan Kâbe maketi, sonrasında yaşananlar
Kur’an-ı Kerim tasarımlı pasta gibi hadiseler
bilincimizin yetersizliğini göstermektedir

iyi niyetlide olsa
kutlu doğum haftası programlarının ilgisiz kurumlarca tertiplenmesi
özen ve bilinç gerekliliğini şart kılmaktadır

ölüm,
şehir efsanelerini
korku imparatorluklarını
komplo teorilerini bir bir siliyor
ölüm, kirlilikleri temizliyor

yüzde 3-5 oy alan partiyi desteklerdim
diğer partiler, cumhur reisler iktidardı
hiç birine de küfür etmedim
günde üç öğün küfür eden siz
çok sevimsizsiniz

bir başkasını değiştirme çabasındayken herkes
her biri, her gün ölüm arabasında gezinmektedirler

hangi partiye oy vermemiz gerektiğini
her fırsatta lanse etmeye çalışan zevat
-hangi partiye oy versem- diye düşünen insan görmedim henüz

darbecinin pirini başa getir de gör
yada vurup kırdıklarını ver ellerine

ağlak bir mızmızlanma içerisine girme mesai arkadaşım
memur olmak için kaç takla attığın gün gibi hatırımda

çocuklar hep aynı bilindik şekliyle oluyor
Obama’da olsa sıkışınca aynı şekle giriyor

gerçekte pinti olup da
bonkör gözüken tiplere ne demeli

ahlaki, vicdani ve insani perspektif içerisinde
sorgulayan, bağımsız ve özgür bireyler olursak
güç  ve erk odakları bizleri daha az yönetirler

sosyal medyada herkes benim paylaşımlarımı izlesin
takip etsin, beğensin
ben hiç kimsenin paylaşımlarını izlemeyim
takip etmeyim, beğenmeyim
buda başka bir klinik vaka

sosyal medya ister istemez
bir zaman sonra al gülüm ver gülüme dönüşüyor

istisnaları saymazsak en geç yüz yılda bir
yüzler simalar değişiyor, yenilenir
yüz yıl bile beklemiyor ölüm insanlara her an geliyor

takiyye dahi diyemiyorum artık bu yaşananlara
bol menfaat bol ihanet bol din dışı bol siyonist

bir takım güç odaklarının şirazesinin
ne kadar kayık ne kadar batık olduğunu gösteriyor bize
yaşadığımız her musibet

ülkemizdeki hainleri görme,
uyanma, dayanma gücü ver Allah'ım

her bir olay bizi biraz daha silkeliyor
ülkendeki hainleri gör ve duy diyor

temsilcisi olduğum bir edebiyat dergisini iki kitapçıya bıraktım
biri isteyerek aldı, diğeri istemeyerek
her şeyi parayla ölçen mantığa üzüldüm

ey dergici arkadaşlar
birbirimizle insani ilişkileri iyi kuralımda
birbirimizin dergilerini alalım bari
ağlamayalım en azından halimize

ya küçük yerde küçüklüğünle yetineceksin
yada büyük yerde büyük olmaya çalışacaksın
dar elbiseyle, bolluğu arama ahmaklığına düşmeyeceksin

-işsizlik bitecek, göç bitecek, büyük şehir olacağız vs-
millet vekili aday adayının sözleri bunlar
sorarlar insana, başbakan mı olacaksın diye

hiç kimse istemese de ölüm güzel şey
özellikle çok yaşlanınca

iktidardan daha iyi yol, hava alanı, hızlı tren vs yapacağız deyin
yandık bittik bölündük edebiyatıyla olmuyor bu işler

herkes kendi erkini oluşturma ve sürdürme peşinde
dergicilerin, gençler üzerinden hareket etmeleri
daha çok kendi erklerini sürdürme düşüncesinden
doğduğunu söylemek çok yanlış olmaz

komutan olabilme ve kalabilme arzusu asıl olan
çevrenize bakın genelde durum böyledir
herkes istiyor ki askerim olsun
emir komuta zincirim diri kalsın

daha çok hatırlansın ölüm diye
mezarları gözünün önüne yapmış ecdat
bizse mezarlıkları dışarıya alıp
şehirleri yaşayan ölülerle dolduruyoruz

medya ve sosyal medyadaki hareketliliği gördükçe
darbe yapmanın ne kadar zor olduğu görüyorum
bir televizyon bir radyo basmak kadar kolay değil bu iş

kendi cemaatinden dem vurup durma
-nedense herkesin cemaati kendine kutsal-
Müslüman kardeşliğinden, İslam birliğinden bahset biraz

sekizinci güzel adam olmak isteyen
o kadar çok insan var ki.
davan için ölüme giden
sekiz adamdan biri olur musun desen,
kimseyi bulamazsın

çevrende seni öven seni yücelten insanlar varsa
kendi kendini övmenin yüceltmenin lüzumu gereği yoktur

bir şair ve yazarın,
tanınırlığı, bilinirliği, kabul edilirliği açısından
eşi dahil üç kişi yanında olsun
yarı şair ve yazar oldu demektir.

her sanat dalında, her mesleki alanda
ulusal hatta uluslar arası olma çabası güdülüyor
buda çağımızın önemli hastalıklarından

Allah, hayırlı ve sıralı ölüm versin
Amin

kendi etkinliklerinin çok ilgi görmesini isteyen dost
başkalarının programlarında seni pek göremedim

babamla ekmek kavgasını
annemle hayat mücadelesini
eşimle gülmeyi
kızlarımla kalem tutmayı
ve oğlumla şiirde kalmayı öğrendim

büyük resim içerisinde
ayrıntılar hep kaybolmaya mahkumdur

Esad, muhalif biri Abdullatif Şener’i kabul etti
Muhalifin muhalifi dostumdur hesabı güdüp
Suriye’deki muhaliflerden şikâyet, savaş bahanesi

kıytırık devlet ricalindeki beyincikleri gördükçe:
“Hürremler helal olsun sana Sultan Süleyman”
diyesi geliyor insanın

Pensilvanya’dan mesaj var
(Beni sil var ya!...)

kimi dergilerde yazı ve şiir yayınlatabilen
kalemler ne düşünürler?
yazarlığı, şairliği sadece kendilerine mi hak görürler?

parayı, zenginliği, makamı, vatan sevgisini
sadece ve sadece kendisine ve kendi zihniyetine
hak gören zihniyetten bizleri koru Allah'ım

politik duruşumuzu,
hep karşıdakilerin eksikleri, yanlışları üzerine kuruyoruz
konuşmalara dikkat edin bunu göreceksiniz

yaşadıklarımız
-hep biz doğruyuz, hep biz haklıyız- mücadelesi
fazla gerilmeye gerek yok
( Buda Geçer Ya Hu! )

çok çok büyük zannettiğimiz insanların
çokta büyük olmadıklarını görüyoruz
kızgınlık anlarını takip edin göreceksiniz

Kenan Enver ölmüş diyeler
ha bu gün ha yarın diyeler
yüz sene bile değil diyeler

28 şubat
senaryoları kendileri yazmışlar
oyunları piyonlara oynatmışlar
darbe yapıp vatandaşı uyutmuşlar

farkındalık açısından
akılda kalıcılığı açısından
diğer darbelerle karıştırılmaması açısından
darbeciler 28 Şubat tarihini bilinçli seçmişlerdir

şair ve yazarların geneline bir bakın
kendi yakın çevreleri tarafından pek kabul görmezler
eşi, çocuğu, anne ve babası tarafından tanınanlar şanslıdır

partilerden, milletvekili adayı olamayacaklarını
bile bile aday adayı olanlar “ya tutarsa” inancına
yada taraftarlık beklentisine sarılmaktadırlar

ateş edebilirsin yada
kim milletvekili olmak istiyor diye soruyorum
herkes parmak kaldırıyor

haydi milletvekili olalım desem, kaç kişi susar
haydi bırakalım vekilliği başkaları yapsın desem, kaç kişi konuşur
konuşanlar hep -ben ben- der, susanlar hep –sen sen- der gibidir

sayın milletvekili adayları bol keseden ahkam keseceklerine
“bilgim, tecrübem, çalışkanlığım oranında hizmet edeceğim” deseler
daha inandırıcı olurlar.

ezberimiz kuvvetli olsun, ama n’olursun içimizden okuyalım
görüyorum ki her yazan her çizen nutuk atıyor benim gibi

gelin bize siyaseten bir kadro bulalım
gelin hep beraber milletvekili olalım

14 Şubatı allayıp pullayıp
Müslüman mahallesinde salyangoz gibi satıyorlar
Evliliğe değil de sevgili bulmaya özendiriyorlar gençleri

yılbaşı, sevgililer günü, anneler günü, babalar günü vs
hep Müslüman dışı kökenli
dünyanın kutladığı bizimde bir günümüz olsa keşke

Müslüman’ı es geçen üst akıl
Hıristiyan ve Yahudi tarafında gibi gözüküyor
Ya Müslüman aklını küçük görüyor
Ya da Müslüman’ı çantada keklik

ne zaman ki her ölüm aynı değerde yürekleri acıtır
o zaman dünyamızdaki sıkıntıların bir çoğu çözüme kavuşur

Hz Adem’den beridir
fizyolojik olarak birbirimizden yok farkımız
her insanın sindirim sistemi aynı çalışır mesela
egoyu öldürmek için bu bile yeterlidir bence

her şeyin alternatifi olmalı
hatta alternatiflerin alternatifi
cemaatin, partinin, kitapevinin, okulların vs.
ve sorgulayan bireyler yetişmeli

dünyayı karıştıran ülkelere bir bakın
kan ağlayan halkın yanında olduklarını söylüyorlar
özgürlükten dem vuruyorlar
size hiç yabancı gelmiyor değil mi bu sözler

herkesin bir bahanesi var sana dair
kimilerine banka kurdurdun
kimilerine tekel bayiliği
birçoklarına haram hane
nelere kadirsin sen para

cetvelle çizilen coğrafyalarda savaşlara gün doğuyor
akrabalar bölünüyor, adı genelde Müslüman oluyor

hayat bize birtakım şeyleri verirken
birçok şeyi de alıyor maalesef
arabalarının yanında poz verenlerin çoğunun
saçlarının kel veya beyazlamış olduğunu görürsünüz mesela

hastanelerde yüzler donuk ve hüzünlüdür
sadece doğumhanelerin önünde görürsünüz
oda kaygılı bir gülümseyiştir

dine, İslam’a eğik duruş sergileyenlere karşı
kalp kırgınlığım, yürek burukluğum devam ediyor

biraz uzun yaşayan nesil ile
biraz kısa yaşayan nesi arasındaki
ölümün arka arkalığını, hayatın kısalığını
her gün görüyoruz da uslanmıyoruz

kem kümlerle kaypak olmak yerine
verilen değerin kıymetini bilmek gerekir

iyi yazar, iyi şair, iyi sanatçı olabilirsin benliğini besleyerek
ama iyi bir insan olamazsın tevazu göstermeyerek

bankadan çektiğimiz parayı
bankamatiğe beğendiremediğimiz çok olmuştur
kapitalizmin şamarı yüzümüzde de olsa
baronların önünde kuyruktayız

yıllar sonra arkadaşımızla karşılaştığımızda
ya meyhaneye gidip şarap içebilmeli
yada İsrail’e lanet mitingine katılabilmeli
yoksa nasıl yürür arkadaşlık

alnımızdaki hüznümüzdür
gülmelerde oluşan kırışıklıklar

Suriye’den can havli
çaresizlik kuzeye kaçış
vakur duruş eşliğinde
sabıkalı bir gülüş geride

kahkahalarda, çevrenin gözleri gülüyor
hüzünlenince kimseler görünmüyor

itlerin çok olduğu yerlerde
itte bulundurmak gerekiyor

karmaşaya, çatışmaya alışkın zihniyetler
cumhurbaşkanlığı, başbakanlık gibi kurumların
devir teslimlerinin sıkıntısız geçmesini algılayamıyorlar

iktidar partisi kongresinde temsili de olsa
sandalye fırlatılabilirdi
arbedeye parti içi demokrasi diyenlere
kapak olurdu en azından

bankamatikten para çekip
aynı bankamatiğe aynı parayı
yatırmaya çalışıp beğendiremezsen
o gün kapitalizmin vahşiliğini anlarsın

Kültür Bakanlığı desteğine iyi tarafından bakalım
senede kırk yazar, bize de gelebilir sıra
Yok aynı yazarlar tekrarlanırsa, yandığımızın resmidir

senin yazarına para verseler sorun yok
senin adamını cumhur seçseler sorun yok
başbakan senden olsa sorun yok
öf seninle çok sorunumuz var

Kültür Bakanlığı 40 yazara 463 bin tl yardım yapmış
bu kırk kişinin içinde biz olsaydık
bırakın yaygara çıkarmayı,
belki de az bulurduk parayı

maymun iştahlı çocuk gibiyiz lunaparkta
para harcamadan geçmiyor günümüz

asıl olan huzursa
kim takar düzeni

her yazarın en azından
kendi kütüphanesinde bir iktidarı vardır

yazanlar aksini iddia etse de
yazmak birazda akıl vermektir

yaşadığımız şehrin takımını tutarız
iyi oynayan takımı alkışlarız
hak, hukuk, vicdan terazisinde tartıp
milliyetçiliğe birazda böyle bakmalıyız

intifada kelimesini yerli yersiz kullanmak
Filistin’de ki intifadanın büyüklüğüne gölge düşürmez
altın çamura düşse yine altındır

bir yerlerde bir şeyler oluyor hiç haberimiz olmadan
zulümleri ve acıları doğuruyor coğrafya, bilindik ellerde

politik duruşumuzu, hep karşıdakilerin eksikleri
yanlışları üzerine kuruyoruz
konuşmalara dikkat edin göreceksiniz

yarayı sıvazlamaktan çok
yaralanmamaktır asıl olan

bize tembellik yakışmaz
kılıcını parlatırken düşmanımız

Amerika Almanya’yı dinliyor
Almanya Türkiye’yi
‘gücü gücü yetene’ durumu
Amerika, Irak gibi ülkeleri özgürleştirecekti
hani olurda bir gün özgürleşirse bu ülkeler
birisi mezarıma fısıldasın, belki duyarım

14 parti buradaysa oyu nerde
oy buradaysa 14 parti nerede
‘ciğer buysa kedi nerde
kedi buysa ciğer nerde’ der gibi

oyunu kullanmayanların çoğu bizim partilimiz demek
kendi seçmenine olan güvensizliği gösteriyor
ben beceremedim diyebilmek en güzeli

meydanlarda cenazelerin alkışlanmasına karşıyım
her durumun kendine göre gereklilikleri var
beklide cenazeler azap çekiyorlar bu durumdan

parti içi demokrasi mi, parti içi disiplin mi
hangisi işimize gelirse
buyur buradan yak ağabey

Robin Williams’ın intiharı bir kez daha gösterdi ki,
hiç kimsenin bu dünyada dahi garantisi yok

yüzde 52 seçim sonucunu yüzde 38’e indiren mantık
hala milleti aptal görmenin sonucunun ürünüdür

 ‘seçimi kaybettim’ demenin,
istifa ediyorum demek olduğunu biliyorlar

kurultay jesti çekenler ve tıpış tıpış diyenler
biliyorlar ki, delegeler kendilerinden
parti içi demokrasi teraneleri okumanın anlamı yok
benimkisi senden kara ve vur birini diğerine
diyesi geliyor insanın

dersine çalışmayan öğrenci gibiyiz
her seçim sonrası benzer bahaneler
gelenin endam etmesi normalde
gelemeyen neden caka satıyor

eve dönmek yakışmaz bizlere dostum
kaybedecek o kadar çok seçimlerimiz varken

seçim sonuçlarını takip ediyorum.
seçimleri kaybetmeyenlerin oluşturduğu bir memleketimiz var
ne güzel ne ala

ben olsam
adını söyleyemediğim insanı avucumun içine yazarım
olmadı, dövme yaptırırım ismi, okurum
eğlence durumuna düşmekten iyidir

biri, ‘çalışacağım, terleyeceğim, koşturacağım’ diyor
diğeri, ‘geleni gideni ağırlayacağım’ diyor
baştan kaybetmek bu olsa gerek

sosyal medya üzerinden
yedikleriyle içtikleriyle, arabalarıyla poz veren zevat
-ne güzel yaşıyorum – demeye mi çalışıyorsunuz?

yönetimler genelde çevrelerinde
yönetebildikleri insanları bulundururlar
yandaşlık ve muhaliflik her cenah için
doğal bir realitedir

çalışanı 65 yaşında emekli edersin
65 yaş üstüne çalışamaz diye maaş bağlarsın
parti başkanlarını genellikle 65 yaş üstünde tutarsın
bu ne perhiz ne lahana turşusu

iktidar olabilmek demek
halkın çoğunluğunun teveccühünü
sevgisini güvenini kazanmak demektir
vaat etmekten çok inandırabilmektir dediklerini

hiç yerine ölmenin
daha kötüsü
piç gibi ölmek

gözümüzde çok büyüttüğümüz insanların
af edersiniz, gaz çıkarma hallerini düşünürsek
büyüklüklerini dengeleyebiliriz

Kemal Kılıçtaroğlu, ‘Benim adım Kemal’ derken
Kemal Sunal’ın tiplemelerini hatırlatıyor bana

evde olsan, aradan yarım saat geçse çay soğudu diye içmezsin
birileri didileyince kıymete biniyor soğuk çay
çayı soğutup soğutup bet şişeye koymak kaç kuruşluk bir iş

İlkay Coşkun
2014 - 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder